Sabahattin Ali- Dağlar ve Rüzgâr

  BİR DOĞUM GÜNÜ İÇİN "Göklerin yüzü güldü mü Dünyaya geldiğin zaman? Azgın sular duruldu mu Dünyaya geldiğin zaman?   Güneşler gibi tek miydin? Ay ışığından ak mıydın? Böyle nazlı çiçek miydin? Dünyaya geldiğin zaman?   Yıldızlar halin sordu mu? Bulutlar selâm durdu mu? Yerlerin kalbi vurdu mu Dünyaya geldiğin zaman?   Aşkını candan duymuşum... Continue Reading →

Cengiz Aytmatov – Beyaz Gemi

"Evet, o gün çocuk, maşin-mağazanın (gezgin satıcıya ait otomobilin), gerisinde toz bulutu bırakarak yamaçtan inmekte olduğunu gördü. Sanki kendisine bir çanta alınacağını bilmiş gibi büyük bir sevince kapıldı. Hemen sudan çıkarak, pantalonunu alelacele sıska bacaklarına geçirdi. Vücudu ıpıslak ve mosmordu. -Çünkü sel suları soğuk olur-. Maşin-mağazanın geldiğini herkesten önce haber vermek için evlerine koşmaya başladı.... Continue Reading →

Dadaizm Ne Demek?

"Tristan Tzara ve arkadaşları tarafından Fransız edebiyatında 20. yüzyıl başlarında geliştirilen bir akım. Savaşın hemen ardından doğan umutsuzluk, güvensizlik ortamının ürünüdür bu akım. Dadacılar, tutumlarıyla kamuoyunu sarsmak, şaşkınlığa düşürmek ve onun uyuşukluğundan çekip çıkarmak istiyorlardı. Bunun için de yerleşik dil ve estetik kurallarının tümüne başkaldırdılar.Sözcüklerin sözlük anlamlarını bile yadsıdılar. Aşırı ölçüde kapalılığa yönelip alabildiğine çağrışımları... Continue Reading →

Charles Bukowski – Sıcak Su Müziği

BÜYÜK ŞAİR ... " "Kitapların satıyor mu?" "Çekler geliyor." "Genç yazarlara ne öğüt verirsin?" "İçsinler, düzüşsünler, ve bol bol sigara içsinler. "Geçkin yazarlara ne öğüt verirsin?" "Hala hayattaysalar öğüte ihtiyaçları yok demektir." "Sizi bir şiir yaratmaya iten dürtü nedir?" "Neden sıçarsın?" "Reagan ve işsizlik hakkında ne düşünüyorsun?" "Reagan ve işsizlik hakkında düşünmem. Beni hiç ilgilendirmiyorlar.... Continue Reading →

Roy Boyne- Foucault ve Derrida Aklın Öteki Yüzü

"Foucault büyü, delilik, kehanet, inançla tedavi, keramet gösterme gibi farklı akıldışılık biçimlerinin onaltıncı yüzyıl boyunca kuşkucu geleneğin göbeğinde yer almış olduklarını ileri sürer. Rönesans düşünürleri, 'deli olmadıklarından asla emin olamamışlardır'. Kuşkucu gelenek bu dönemdeki önemini büyük ölçüde yeni dünyanın keşfine borçluydu; yeni uygarlıklarla temas kurulmuştu; harikulade masallar kendilerine yeni safdil ve hevesli dinleyiciler bulmuşlardı. Shakespeare'in Hamlet'te... Continue Reading →

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑