Ziya Gökalp – Şiirler ve Halk Masalları

ziyagökalp

YARADILIŞ

Türk Kozmogonisi

I.

“Önceleri yoktu Gündüz,

Görünmezdi aydın bir yüz;

 

Doğmamıştı henüz gökler,

Ne Ay, ne Gün, ne de Ülker;

 

Yoktu hala nur ordusu;

Vardı yalnız bir kara su!

 

Bir gün deniz dalgalandı,

İçinden bir kuş uyandı:

 

Demir gaga, demir pençe,

Adı Tuğrul, uçtu yüce.

 

Yumurtası düştü: şırakkk..

Kırılınca çıktı Barak!

 

Barak, tüylü bir köpekti,

Anasına huyu çekti;

 

Uçup gitti arkasından,

Dersler aldı anasından:

 

Deniz gene dalgalandı;

İçinden bir Yak uyandı:

 

Başı öküz, kuyruğu at

Alageyik takındı ad.

 

Bir adı da kutlu Maral,

Onu söyler binbir masal!

 

Gördüler ki Tuğrul, Barak:

İleride koşar bir Yak!

 

İki avcı etti akın,

Aktı yere kanı Yak’ın…

 

Yak, altıya parçalandı;

Bu parçalar aşağıya bir-bir yandı:

 

Her birinden çıktı bir can,

Her can oldu ayrı cihan:

 

Biri oldu Gün, biri Ay,

Biri Yıldız: Düzdü alay.

 

Birisi Gök, biri Deniz;

Biri de Dağ: Soluk beniz!:

 

Gökü, yeri bu tek öküz

Doğurunca, çıktı Gündüz:

 

Her yirmidört saat vakti,

Gece’yle bir-bir pay etti..

 

Gökten indi yere Tuğrul,

Yumurtladı altı oğul:

 

Biri Şahin, biri Kartal,

Tavşancıl’ın gözleri al;

 

Biri Sungur, biri Çakır,

Biri Üç-kuş: rengi bakır…

 

Dedi, ‘Gördüm ben bir saray,

Bu sarayda altı koğuş:

 

Deniz, Gök, Dağ, Yıldız, Gün, Ay;

Her birine verdim bir kuş..’

 

II.

Önce, Gece kaldı gebe,

Çağırdılar geldi ebe..

 

Doğdu sekiz Çor yavrusu,

Adlarına dendi Yirsu.

 

Sonra Gündüz kaldı gebe,

Çocukları aldı ebe.

 

Dokuz İye yavruları,

Adlarına dendi Tanrı..

 

Yer, payladı sekiz katı,

Her Yirsu’ya birer çatı

 

Verdi; Gök de dokuz katta,

Her Tanrı’ya birer oda.

 

Dokuzlar’ın başı: Ogan,

Sekizler’in, Kara-Çor Han.

 

Çor Han dedi babasına,

Çık Ogan’ın odasına,

 

Bir kızı var Güneş Hanım,

Gördüm onu, sevdi canım..

 

Aşıkıyım ben ezeli,

Versin bana o güzeli!..

 

Çeçen çıktı en son kata,

Dedi ki, ‘Ey ulu ata,

 

Oğlum sevmiş kızınızı,

İstiyor bu yosma kızı..

 

‘Alırsınız’ dedi Ogan,

‘Verirseniz iki nişan..’

 

‘İki azdır’ dedi Çeçen;

‘Çok isteyin, benim veren!’

 

Dedi, ‘Binbir mücevherden,

Elmas, yakut, zümrüdlerden

 

Yaptım kıza bir bilezik;

Kaldı iki taşı eksik;

 

Biri dalga: Göl incisi;

Biri serab: Çöl incisi!’

 

Çeçen indi yer altına

Dedi, ‘Oğul kıy altına

 

Vermek içün kızı O an

İster senden iki nişan

 

Biri dalga: Göl incisi;

Biri serab: Çöl incisi!’

 

Çor Han gördü bunu kolay,

Dedi, ‘Boy-boy, alay-alay,

 

Yer üstünde, yer altında,

Kimler varsa gelsin bana!’

 

Hep geldiler cinler, canlar,

Çor Han dedi, ‘Kahramanlar,

 

Kim güvenir içinizde,

İki şeyi elde ede?

 

Biri dalga: Göl incisi..

Biri serab: Çöl incisi!’

 

Güvenmedi hiçbirisi,

Cümlesinin sustu sesi..

 

Gene sordu, ses çıkmadı;

Tekrar etti, hiç bıkmadı..

 

Dedi bir kurt ile karga,

‘Biz ki kuluz bu ocağa;

 

Gideceğiz her ikimiz;

Fakat vardır eksiğimiz!’

 

Kurt istedi uzun bacak,

Dalga’cığı o tutacak..

 

Kuş istedi keskin bir göz,

Serab’a o vermişti söz..

 

Bu şeyleri verdi Çor Han,

Düştü yola iki arslan:

 

Asırlarca aradılar,

Talihleri çıkmadı yar..

 

Ne serab’ı tuttu karga,

Ne kurt elde etti dalga..

 

Alpler zafer çalamadı;

Çor Han, kızı alamadı…

 

Yıllar geçti, Gün Hanım’dan,

Doğdu bir bey, adı Gün Han

 

Kanı sıcak, canı ılık

Yeryüzüne saçtı ışık..

 

III.

Çolbu Hanım: Zuhre kızı,

Seviyordu bir Yıldız’ı!

 

Bu güzel genç: Ülker-oğlu,

Arardı kız ona yolu.

 

Birgün birden Zuhre, Ülker,

Bir hizade birleştiler.

 

Çolbu attı göz Yıldız’a,

Yıldız, bir ah çekti kıza.

 

Uyanarak hevesleri,

Sıklaştı gür nefesleri…

 

Bu nefesler oldu dalga,

Çıktı heman bir kasırga..

 

Bundandır ki Zuhre, Ülker

Birleştikçe Türkler ürker..

 

IV.

Bir kış günü yalın ayak

Öksüz bir kız yarı çıplak,

 

Kardan şişmiş ayakları,

Donmuş narin kulakları,

 

Elinde demir bir bakraç,

Gözü yaşlı, karnı da aç,

 

Su almağa gidiyorken,

Bir kasırga koptu birden:

 

Ay, köşkünden baktı ona,

Dedi, mutlak üğey ana

 

Bu yavruyu böyle bakar,

Dolaştırır pınar-pınar..

 

Kız, bir çalı içindeydi,

‘Çalı, şunu da al gel!’ dedi.

 

Çalı, birden oldu at,

Kartal gibi açtı kanat;

 

Gök alçaldı, at yükseldi,

Kız bakraçla göke geldi..

 

İlk gece Ay, gümüş bir yay,

Büyüdükçe kız, büyür Ay..

 

Ba’zan girer kız otağa,

Halı dokur, çıkmaz bağa,

 

Özleyerek Ay, öksüzü,

Bir hilale döner yüzü.

 

Ba’zan kızın keyfi çoşar,

Elde bakraç göle koşar;

 

Yorgun Ay’a su getirir,

Ay’ın yüzü olur bedir..

 

Gökte var bir beyaz ayı,

İster: Tutup yutsun Ay’ı,

 

Gözü vardır öksüz kızda;

Fakat geri kalır hızda;

 

Her savaşta yirmibeş gün,

Bir düziye Ay’dır üstün…

 

Yalnız üç gün yener ayı,

Görmezsiniz gökte Ay’ı.” (s. 265-271)

 

Gökalp, Ziya (1989). Ziya Gökalp Külliyatı I. Şiirler ve Halk Masalları, (haz. Fevziye Abdullah Tansel), TTK Basımevi, Ankara.

 

 

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: