Charles Bukowski – Kadınlar

  " "Ya aşk?" dedi Valerie. "Ruhsal bir yükün altından kalkabilenler için güzeldir aşk. Deli gibi akan bir idrar nehrini sırtında ağzına kadar dolu bir çöp bidonuyla aşmaya çalışmak gibi" "O kadar da kötü değildir!" "Bir ön yargı biçimidir aşk. Benim yığınla ön yargım var zaten." Valerie pencereye gitti. " Herkes eğleniyor, havuza giriyor, o... Continue Reading →

Johann Wolfgang Von Goethe – Genç Werther’in Acıları

'' 'Ah siz akıllı insanlar!' dedim gülümseyerek. Tutku! Sarhoşluk! Delilik! Empati kurmadan, orada öyle rahat rahat oturun, alkoliği eleştirin, aklını kaçırmıştan nefret edin, bir rahip gibi yanından geçip gidin ve sizi onlardan biri yapmadığı için Ferisi gibi Tanrı'ya şükredin. Ben birçok kez sarhoş oldum, tutkularım delilikten hiç uzak değildi, her ikisinden de pişman değilim: Zira... Continue Reading →

Gioconda Belli – Tenimdeki Ülke Nikaragua

  ''Bu arada Şair kağıttan muhteşem şatolar inşa etmekle meşguldü; birbirimizin çıplak bedenlerine şiirler yazarak sonsuza dek mutluluk içinde yaşayacağımıza değin fanteziler. Oysa onu daha çok bir oyun arkadaşını, suç ortağını sever gibi seviyordum. Şairin kocalığı kabustan farksız olurdu. Sorumlulukları paylaşacağını aklımın ucuna bile getiremiyorum. 'Çoşkulu tabiatını' bahane ederek her şeyi üstüme yıkacağı gün gibi... Continue Reading →

Alain Badiou ve Nicolas Truong – Aşka Övgü

"Tiyatro aşkı benim için çok karmaşık ve tam anlamıyla temel bir aşk. Büyük olasılıkla felsefe aşkından daha güçlü. Felsefe aşkı sonradan, daha yavaş, daha zorlu biçimde doğdu. Sanırım, gençken, sahneye çıkarken, beni tiyatroda büyüleyen şey içimde kabarıveren, dilden ve şiirden bir şeylerin neredeyse açıklanamaz şekilde bedenle ilişkilendiği duygusuydu. Özünde, tiyatro benim için belki de aşkın... Continue Reading →

Roland Barthes – Bir Aşk Söyleminden Parçalar

  Proust: "Bazı bazı bir düşünce takılır kafama: sevilen bedeni uzun uzun incelemeye başlarım (uyuyan Albertine'in karşısında anlatıcı gibi). İncelemek demek karıştırmak demektir: içinde ne olduğunu görmek istermiş gibi, arzumun mekanik nedeni karşıt bedendeymiş gibi ötekinin bedenini karıştırırım (zamanın ne olduğunu anlamak için çalar saati söken çocuklara benzerim). Bu işlem soğuk ve şaşkın bir biçimde... Continue Reading →

Nikolay Çernişevski – Nasıl Yapmalı?

  ''Derken, nedendir bilinmez, düşünceleri yavaş yavaş o konuya kaymaya başladı... Anılar canlandı kafasında... Belli belirsiz birtakım sorular, ele geçmez, uçucu, sessiz birtakım sorular biriktikçe birikti, çoğaldıkça çoğaldı ve gitgide belirsizliğini yitirip  açık bir biçim alarak bir tek soruda birleşti: 'Bana ne oluyor? Neler düşünüyorum böyle? Bu duyguların neyin nesi, nerden çıktı?' Ve Vera Pavlovna'nın... Continue Reading →

Cemal Süreya – Sevda Sözleri

  Sevgilim, Bir Günün...   ''Sevgilim, bir günün ortası şimdi Taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık, Ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde Uzat bana uzat ellerini İzinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar İstanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu, Güvercinler güneşten bir sessizliği biriktiriyor   Ben seni düşünüyorum seni Hani tıpkı o ilk günlerdeki... Continue Reading →

D. H. Lawrence – Oğullar ve Sevgililer

  "Birkaç dakika karanlık denizin üstünde esen boğuk rüzgarı dinleyerek sustu Paul. Sonra, "Hiçbir zaman gerçekten benim olmayı istemedin değil mi?" dedi. "Evet, seninim." "Hayır çünkü boşanmak istemiyorsun." Çözemeyecekleri bir düğümdü, öylece bıraktılar, alabildiklerini aldılar ve ulaşamadıklarını bilmezlikten geldiler. Paul başka bir kez, "Baxter'a kötü davrandığını düşüyorum," dedi. Clara'nın onu annesi gibi yanıtlamayacağını yarım yamalak tahmin... Continue Reading →

Thomas Schroedter ve Christina Vetter – Çokaşklılık

''Evlilik, üzerine kadın ve erkek arasındaki iş bölümünün inşa edildiği, modernliğin ikili cinsiyet sisteminin standartlaşmasına kaynaklık eden temel zemindir; bugün evlilikte keşfettiğimiz, iş bölümü ve sevginin sıcaklığını bir araya getirme çabası olduğudur. Özel bir sözleşme, böylelikle, duygu yüklü bir ilişkiyle kaynaştırılmaktadır. Bu kaynaşmada cinselliğin rolü, ilişkiyi sosyoekonomik, duygusal ve bedensel olarak karşılıklı bağımlılığına dönüştürmektedir. Bu... Continue Reading →

Suat Derviş – Çılgın Gibi

''Hele sevgi hususunda Celile müthiş bir kadındı, çünkü sevdiği anda saadetlerin en müthişini tattırmaya muktedir olan bu kadın, sevmediği andan itibaren hiç acımadan, hiç tereddüt etmeden, hiç utanmadan aldatabiliyordu. Zaten Muhsin, Celile'nin sevdiği daha doğrusu sever göründüğü zamanlarda da samimi olarak nasıl duygularla hareket ettiğini takdir edemiyor, daha doğrusu onun samimiyetine hiçbir zaman inanamıyordu. Çünkü... Continue Reading →

Vera Panova – İleri Bakmak

''Ev tamamıyla sessizdi. Nonna aniden önünde Andrey'in yüzünü net olarak gördü. 'Hayat özgürce büyüyen asil bir ağaçtır. Onun üzerine süsler asmak çok saçma. Onlarsız güzel o!' Bu sözleri kendisinden sonra takip eden genç sesi duydu… Ağlamaya başladı. Gözyaşları Andrey için değildi. İyilik uğruna feda edilmiş kıymetli yaşamlar için miydi? Yaşlı adam üzüntüyle yıkılmış olduğundan mı?... Continue Reading →

Marc Levy – Sonsuzluk İçin Yedi Gün

  "Niçin terk ettin beni?' diye mırıldandı. 'Bu kadar da abartmayalım!' cevabını verdi, küçük köprünün kemeri altında beliren Mikhail'in sesi. 'Vaftiz baba?' 'Sana ihtiyacım var,' dedi ona doğru koşarak. 'Ben seni aramaya geldim Zofia, şimdi benimle dönmelisin, bitti.' Elini uzattı, ama Zofia geriledi. 'Dönmüyorum. Benim cennetim bizim orası değil.' Mikhail ona doğru ilerledi ve kızı... Continue Reading →

Guy De Maupassant – Bir Yaşam

"Ama Jeanne’ın hizmetçisinin gözyaşlarını düşündüğü yoktu: Başka bir evrene girmiş gibiydi… Büsbütün başka bir dünyaya gitmiş, bütün tanıdığı şeylerden, bütün sevdiklerinden ayrılmış gibi geliyordu ona. Yaşamında ve kafasında her şey altüst olmuş gibi geliyordu. Hatta bir ara aklına şöyle garip bir fikir bile geldi: 'Acaba kocasını seviyor muydu?' Julien, ansızın, şöyle böyle tanıdığı bir yabancı... Continue Reading →

Goethe – Genç Werther’in Acıları

  18 Ağustos "Nasıl oluyor da insanı mutlu eden bir şey, aynı zamanda yıkımının da nedeni oluyor? Önüme lanetli bir perde çekildi ve bitimsiz hayat manzarası gözümün önünde engin, açık bir mezara döndü. Her şey böyle yıldırım hızıyla olup bitince... Kişisel varlığına bu kadar kısa sürede sahip olan her beden girdaba kapılarak sonunda kayalara bindirip... Continue Reading →

Suat Derviş – Fosforlu Cevriye

"Halbuki buraya, onun yanına gelince, artık Fosforlu hüviyetini tamamıyla kaybediyordu. Sokağın ve sade sokak olan mazisinin bütün çirkinliklerinden, sanki birdenbire bu kapının eşiğinde yıkanıyor ve bu odadan içeriye bütün kirlerinden ve fahişeliğinden sıyrılmış bir başka kadın olarak giriyordu. Onun karşısında diğer erkekleri çıldırtan kaba ve hayvani kırıtışlarını, galiz ve tahrik edici nüktelerini yapamıyor, kadınlığını satabilmek... Continue Reading →

Niklas Luhmann- Aşk

"...aşk meselesi artık ne tensel tutku yoluyla kirlenmeyle, ne de kişisel çıkarlarla ilgilidir. Neticede esas mesele, aşkın -hem kurumsal bir talep hem de fiili bir yaşantı olarak- tutkulu bir boyut kazanmasının, insan ilişkilerindeki bütünleyici farkındalık denen inceliğin, aşkın sürmesi için kaçınılmaz olan ve hiçbir surette pur amour (saf aşk) gibi 'aldatıcı' olmayan, ama kesinlikle elde edilebilecek olan... Continue Reading →

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑