“Ahlakın kavramları duyulur-üstü nesneleri gerektirir görünüyor. Tanrı, özgürlük ve ölümsüzlüğü kabul etmekle yüküm, ahlaksal yaptırım ve erdemle mutluluğun uyuşması gibi kavramları bir temele oturtabiliriz. Oysa bu duyulur-üstü nesneler bilinemez bizim için. O zaman da ahlakın temeli bilgi değil, bir çeşit duygu olur. Böyle olunca da ahlak kaynağında mistik olur ki bunu Kant kabul etmez. Öte yandan ahlakı doğa üzerine de temellendiremeyiz, bu mekanik dünyada özgürlüğe yer yok.
Bu ikilemden nasıl çıkılacak? Duyulur-üstü nesneleri algılamak için görüsel bir akıl gerekli. Bu da bizde yok. Bizim görümüz duyusal bir görü ve ancak görüngüleri bilebilir. Imdi ahlak ne şeyin kendisinin (kendinde şeyin) bilgisi üzerine, ne de doğa bilgisi üzerine dayandırılamayacağına göre, aklın kendisi üzerine, duyarlığın formlarından sıyrılmış salt akıl üzerine dayandırılabilir mi? Bunu bilmek söz konusu artık Kant’ta.Salt akıl kendi kendine pratik olabilir mi? Akıl, kendi başına, istenci belirleyebilen ve doğanın yasalarından ayrı olan bir yasanın yeterli ve zorunlu koşullarını içinde bulundurur mu?
Kant ilkin çözümleme ile ortak ahlak kavramlarından ilkelere uzanıyor. Ve bu çözümsel (analitik) incelemeye, ilkelere varmak ve onları akıl yolu ile temellendirmek isteyerek, bireşimsel (sentetik) bir incelemeyi ekliyor.
Kant ahlakın temelini ararken onu ne doğanın dışında ne de içinde arar, istediği ahlak ilkelerini doğrudan salt akıldan çıkarmaktadır. Böylece ‘Töreler metafiziği’ felsefenin zorunlu bir bölümü olarak belirtilir, bu da salt ahlak olmalıdır. Kant’ın ahlak felsefesine temel olarak yazdığı yapıtına ‘Töreler Metafiziğine Temel Koyma’ adını vermesi de bundan dolayıdır.
İlkin Kant’ın ‘töreler metafiziği’ dediği nedir?
Felsefenin iki konusu var: Doğa yani var olan her şey ve töreler yani olması gereken şey ya da -yine Kant’ın diliyle- özgür davranışlar alanı.
Felsefe, bilgisinin temelini deneye dayandırırsa empiriktir; salt akla, a priori ilkelere dayandırırsa, öğretisini deneyde verilenlerden çıkaramazsa salt felsefe ya da metafizik olur. Öyleyse bu deyim dizgesel (sistematik) bağlantı içinde salt akla dayanan felsefi bilgiyi dile getirir.
Felsefenin salt bölümünü kuran fizikötesinin de iki konusu var: Doğa ve töreler. İşte Kant’ın ‘Töreler Metafiziğine Temel Koyma’ kitabında söz konusu olan: Yapıp ettiklerimizi ve bir yana bıraktıklarımızı önsel (a priori) olarak belirleyen (norm koyan) ilkeleri içeren töreler metafiziğidir” (s. 65-66).
Akarsu, Bedia (1999). Immanuel Kant’ın Ahlak Felsefesi, İnkılap Kitabevi, İstabul.
Bir Cevap Yazın