Ahmet İnam – Deneyen Felsefe

  "Ülkemizde son zamanlarda tehlikeli bir eğilim görmekteyim. Düşünmeye çabalayan insanlar, inanışlarını ve dünya görüşlerini haklı kılmak için felsefeyi sömürüyorlar. Hegel, Yapısalcıklık, Post-modern düşünürler, Hermeneutik akım, Bilim Felsefecileri, onları oluşturan kültürel ve tarihsel serüven göz ardı edilerek, kullanılmaya çalışılıyor. Aydınlarımız, ne denli bilgili, ne denli 'allame' olduklarını kanıtlamak için, tez elden çevrilmiş Batılı örneklerin üzerine... Continue Reading →

G. W. F. Hegel – Hukuk Felsefesinin Prensipleri

ÖNSÖZ ... "Dünyanın nasıl olması gerektiğini öğretmek iddiası üzerine bir söz daha söyleyelim: felsefe bu konuda daima geç kalır. Dünyanın düşüncesi olarak, felsefe, ancak realite oluşum sürecini işleyip bitirmiş olduğu zaman ortaya çıkar. Kavramın öğrettiğini, tarih aynı zorunlulukla gösterir: ancak varlıkların olgunluk çağındadır ki, ideal, reel'in karşısında boy gösterir ve aynı dünyayı cevheri içinde kavradıktan... Continue Reading →

Doğan Özlem – Kavramlar ve Tarihleri I

  "Kavram tarihi' sözcüğü, bizdeki felsefe çalışmalarında ve tartışmalarında, ne yazık ki, hemen hemen hiç anılmayan bir sözcüktür. Oysa sözcük, 18. yüzyılın sonlarından beri, özellikle Alman felsefe geleneğinde, felsefe kavramlarının tarihini anmada sıklıkla kullanılan bir sözcüktür ve felsefe kavramlarının tarihi, özellikle 19. yüzyılla birlikte, 'kavram tarihçiliği' denilen bir felsefi etkinliğin konusu olmuştur. Öyle ki, 'kavram... Continue Reading →

Tuncar Tuğcu – Immanuel Kant ve Transendental İdealizm

  Transendental Mantık "Aristoteles doğru bilgiye ulaşabilmek için, bilen süjenin nasıl bildiğini, bilincin hangi ilke ve kurallar tarafından belirlendiğini araştıran eserine 'Organon' (Araç) adını vermiştir. Aristoteles bu araştırmasında, bilincin ve bilinç dışı nesneler evrenin aynı ilkeler tarafından belirlendiği postulatından hareket eder. Bilincin belirleyenlerini bilebilirsek, bilinç dışı gerçekliğin belirleyenlerini de bilebiliriz. Bilincin işlevini kavramların ve ifadelerin... Continue Reading →

Talip Kabadayı – Duhem’den Laudan’a Çağdaş Bilim Felsefecileri

  "Fleck'e göre, bilimsel topluluğun yapısı söz konusu oldukta, her 'düşünme tarzı' bir 'düşünce ortaklı'ndan doğar. Fleck'e göre 'düşünce ortaklığı' karşılıklı fikir alışverişinde bulunan ve/ya entelektüel bakımdan karşılıklı etkileşimi ve iletişimi kesmeyen kişiler topluluğu olarak tanımlanabilir. Belli bir düşünce ortaklığı üyelerinin benimsediği ortak inançlar dizgesine 'düşünme tarzları' denir ki bu hem de yönlendirilmiş algı demeye... Continue Reading →

Nermi Uygur – Dilin Gücü

  "Bana kalırsa, susmanın kuruluşunu bilmek isteyenlerin yapacağı en doğru şey, 'susma'yla ilgili dil anlatımlarını gözden geçirmektir. Susma görünümünü aydınlatmak için başvurulabilecek bilimsel (örneğin psikolojik, fizyolojik, sosyolojik, daha da bir yığın 'lojik'li) tutumlar ne olursa olsun, susma üzerindeki konuşmaların, şaşılacak bir sağduyu ile; susmayı yeryer canevinden yakalayacağına inanıyorum. Susmayla ilgili söz ve kavramların dallıbudaklı işleyişine... Continue Reading →

Kapsam Ne Demek?

"[Alm. Ümfang. Extension] [Fr. İng. extention] [Lat. extensiv] [Es. T. şümul]: (Mantıkta) Bir kavramın ve o kavramı dile getiren terimin içerdiği varlıkların ve bireysel olayların tümü, kavram altında toplanan şeylerin tümü. // Bir yükleme konu olarak verilebilen terimler onun kapsamını gösterir. (Ör. Bütün insanlar, hayvanlar, bitkiler 'canlı' kavramının kapsamı içine girerler. Kapsam büyüdükçe içerik küçülür,... Continue Reading →

Kavram Ne Demek?

"[Os. mefhum; İng. concept; Fr. concept; Al. begriff]. Bir şeyin, bir nesnenin zihindeki ve zihne ait tasarımı; soyut düşünme faaliyetinde kullanılan ve belli bir somutluk ya da soyutluk derecesi sergileyen bir düşünce, fikir ya da ide. Soyutlama yoluyla elde edilen zihinsel tasavvur olarak kavram, ortak özellikleri paylaşan bir nesneler kompleksinin veya söz konusu nesnelerin paylaştığı... Continue Reading →

Marcel Proust – Kayıp Zamanın İzinde (Swann’ların Tarafı)

  "Swann az önce, aşkını önemsiz bir saçmalık gibi gören duygusuz insanların yüzünde okuduğu sağduyuyu dayanılmaz bulmuştu; oysa kendisine acılarının anlamsızlığından bahseden Vinteuil'in cümleciği olunca, şimdi aynı sağduyuda bir şefkat buluyordu. Aradaki fark, cümleciğin o insanların aksine, bu ruh hallerini, gelip geçicilikleri konusundaki fikri ne olursa olsun, maddi hayattan daha ciddiyetsiz bir şey olarak değil,... Continue Reading →

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑