“Fleck’e göre, bilimsel topluluğun yapısı söz konusu oldukta, her ‘düşünme tarzı’ bir ‘düşünce ortaklı’ndan doğar. Fleck’e göre ‘düşünce ortaklığı’ karşılıklı fikir alışverişinde bulunan ve/ya entelektüel bakımdan karşılıklı etkileşimi ve iletişimi kesmeyen kişiler topluluğu olarak tanımlanabilir. Belli bir düşünce ortaklığı üyelerinin benimsediği ortak inançlar dizgesine ‘düşünme tarzları’ denir ki bu hem de yönlendirilmiş algı demeye gelir. Belli bir düşünme tarzı içerisinde çok sayıda belirli kavram, kuram ve yöntem vardır ki bunlar belirli düşünce ortaklığı sektörleri tarafından geliştirilmişlerdir. Düşünce ortaklığının her bir sektörü küçük bir uzmanlar ‘ezoterik çevresi’nden ve uzman olmayan daha geniş ‘eksoterik çevreler’den meydana gelir. Şu halde, düşünce ortaklığı çok sayıda esoterik ve eksoterik çevrelerden oluşur ve bir bilim adamı şahsen aynı anda tek bir esoterik ama çok sayıda eksoterik çevreye ait olacaktır. Bu çevreler bilim içerisinde karşılıklı olarak birbirlerine bağlıdır; bu demektir ki, eksoterik çevrenin üyeleri ezoterik çevrenin ürettiği bilgi iddiaları konusundaki güveni teslim etmeleri gerekir. Bu arada böylesi iddiaların güveni teslim etmeleri gerekir. Bu arada böylesi iddiaların nihai geçerliliği (dolayısıyla ilerleme olanağı) eksoterik çevrenin rızasına bağlıdır. Fleck’in bilim felsefesi ve sosyolojisine en önemli ve yeni katkısı, bir olgunun yaradılışını aktif ve pasif bağlantılar bakımından kavramlaştırmasıdır. Aktif bağlantılar çalışan sistemin özellikleridir ve bu özellikler bir düşünme tarzı içerisinde var sayılırlar. Bu sayıltılara dayanarak, sistemin diğer özellikleri de apaçık ve kendilerini gözlemciye dayatırlar. Fleck bunları pasif bağlantılar olarak adlandırır. Her araştırma topluluğunun amacı bilgi iddialarındaki pasif bağlantıları azami düzeye yükseltirken, aktif bağlantıları asgari seviyeye indirmektir” (s. 202-203).
Kabadayı, Talip (2011). Duhem’den Laudan’a Çağdaş Bilim Felsefecileri, BilguSu Yayıncılık, Ankara.
Bir Cevap Yazın