Friedrich Nietzsche – Dionysos Dityrambosları (Harun’a)

SON İSTEM "Öyle ölmek, onun gördüğüm ölümü gibi-, o dost, karanlık gençliğime tanrısal bakışlar ile şimşekler saçan. Atılgan, derin, savaşan bir dansçı gibi-,   savaşçıların en neşelisi, yenenlerin en kaygılısı, yazgısının üstünde bir yazgı gibi duran, sert, ön-düşünülü, son-düşünülü-:   yeniyor diye titreyen, ölerek yenmekten mutlu-:   ölmesiyle buyuran - verdiği de, yok et buyruğu...... Continue Reading →

Andrey Voznesenski – Oza (Harun’a)

  "Selam Oza, evde, geceleyin Ya da uzakta bir yerde, neresi olursa olsun, Havlarken köpekler, yalarken kendi gözyaşlarını Senin soluğundur duyduğum ses. Selam Oza!   Nasıl bilebilirdim, sinik ve gülünç, Bir kişi gibi, ürkerek giren bir göle, Gerçekten korku olduğunu aşkın, söyle? Selam Oza!   Ne korkunç, bir başına düşünmek şimdi seni? Daha da korkunç,... Continue Reading →

Harun’a…

Kaç gündür bu yazıyı yazmayı düşündüm, nasıl başlarım bilemedim... Harun'a yüzlerce sayfa yazmışlığım vardır ama bu ilk cümleye nasıl başlayacağımı bilemediğim bir vedadan başka bir şeydi. Bir yol hikayesi daha çok... Bizim için bu hikaye, hiç uzak kalamadan yürümeye başladığımız 2015'in kışında başladı. İyi ki bu dünyada öyle bir Şubat ayı vardı. Beraber başladık yüksek... Continue Reading →

Bertolt Brecht – Aşk Şiirleri

NASILDI   ''Önce sevinç uyutmadı beni Sonra üzüntü nöbet tuttu bütün gece. İkisi de gidince başımdan Uyudum, ama ah, her Mayıs gecesi Bir Kasım sabahı getirdi ardından.   Senin derdin benimdi Benim ki senin Paylaşamazsam bir sevinci seninle Yoktu benim de sevincim.'' (s. 122-123)   Brecht, Bertolt (2009). Aşk Şiirleri, (çev. Kerem Çalışkan), Kırmızı Yayınları,... Continue Reading →

Abbas Sayar – Yılkı Atı

"Işık, Doru'yu isteklendirdi. Bağlar arasında dolaştı. Toprağa yapışık, çamurlaşmış yapraklardan yedi. Sonra bağlardan çıktı. Geçen günlerin aksine ters yamaç tepelere doğru yürüdü. Bilmiyordu nereye gideceğini... Gidiyordu yalnız... Zor yol alıyordu. Tırnağı bütünü ile toprağa gömülüyordu, incikleri ağrıyordu. Hayır ağrımıyor, acı acı sızlıyordu. İlk aydınlığa dek böyle gitti. Köy, sağ aşağısında kalmıştı. Görünmüyordu artık. Ama, Doru... Continue Reading →

Sylvia Plath – Sırça Fanus

"Öyküleri birbiri ardından hızla okuyarak sonunda bir incir ağacı hakkında yazılmış bir öyküye geldim. Bu incir ağacı Yahudi bir adamın eviyle bir manastırın arasındaki yeşil çayırda yetişmişti, Yahudi'yle esmer güzeli bir rahibe, olgun incirleri toplamak üzere geldikleri ağacın altında hep karşılaşırlarmış, bir gün ağacın dalındaki kuş yuvasında, çatlayan bir yumurta görmüşler, küçük kuşun yumurtayı gagalayarak... Continue Reading →

Memduh Şevket Esendal – Ayaşlı İle Kiracıları

"Bozkırlar ortasında, bir istasyonda memur olsam, bu hanım da benim karım olsa!' diye düşündüm... Hoşuma gitti. Kadın olur ki, yalnızlıkta sevilir! Burnuma kırların kokusu geldi. Güzün ovalarda esen rüzgarlar kuru ot kokuları getirir. Bir kadın kırların o esmer renkleri üstünde ne canlı durur! Ben, viski kokan, radyosu öten, dans edilen bol ışıklı bir salonda bu... Continue Reading →

Joanne Greenberg – Sana Gül Bahçesi Vadetmedim

  "Yanına gidip omuzuna dokunmalı ve bir şeyler söylemeliyim, diye düşündü Deborah. Ama yerinden kıpırdamadı. Gitmem gerek, çünkü aynı şey bana da oldu, bunu benim kadar kimse bilemez, nasıl bir şey olduğunu... Ama ayakları ayakkabılarının içindeydi ve ayakkabıları Sylvia'ya doğru gitmiyordu bir türlü; elleri de iki yanında duruyor, hiç hareket etmiyordu. Birlikte geçirdiğimiz ve benim... Continue Reading →

Karl Marx – Friedrich Engels – Alman İdeolojisi

      "İnsanların kendi geçim araçlarını üretiş tarzları, herşeyden önce doğada hazır buldukları ile yeniden üretmeleri gereken geçim araçlarının doğasına bağlıdır. [s.5] Bu üretim tarzı, basitçe bireylerin fizik varlıklarının yeniden üretimi olarak ele alınmamalıdır. Bu üretim tarzı, daha çok, bu bireylerin belirli bir faaliyet tarzını, onların yaşamlarını ortaya koyan belirli bir biçimi, belirli bir... Continue Reading →

Ahmet İnam – Deneyen Felsefe

  "Ülkemizde son zamanlarda tehlikeli bir eğilim görmekteyim. Düşünmeye çabalayan insanlar, inanışlarını ve dünya görüşlerini haklı kılmak için felsefeyi sömürüyorlar. Hegel, Yapısalcıklık, Post-modern düşünürler, Hermeneutik akım, Bilim Felsefecileri, onları oluşturan kültürel ve tarihsel serüven göz ardı edilerek, kullanılmaya çalışılıyor. Aydınlarımız, ne denli bilgili, ne denli 'allame' olduklarını kanıtlamak için, tez elden çevrilmiş Batılı örneklerin üzerine... Continue Reading →

Alaeddin Şenel, Enis Doko, Hakan Çörekçioğlu ve Haluk Hepkon – Şifrelerden Sembollere Dan Brown

  “… Modern bilim ile mistik – büyüsel bilim arasında her şeyden önce paradigma farkı vardır. Bilindiği gibi, paradigma olarak adlandırılan şey, teorik ve pratik her türlü bilimsel etkinliğin kendisine dayandığı bir modeldir. Buna göre bilimsel paradigmalar doğa bilgisini elde etme yollarını ve evreni açıklama tarzlarını belirleyen yapısal modeller olarak iş görür. Birer yapısal model... Continue Reading →

Georges Vigarello – Güzelliğin Tarihi; Rönesans’tan Günümüze Beden ve Güzelleşme Sanatı

  Bireyselleşen Bir Güzellik Mi? "L'Encyclopedie, 'binlerce insan arasında birbirine benzeyen iki tanesini görür görmez ortaya çıkan' yüz çizgilerinin bu olağanüstü farklılığına bayılır. Özellikle Lavater olmak üzere, fizyonomistlerin de, geleneksel tiplerin ötesinde, farklı, 'orjinal' kişiler keşfettikleri savındadırlar: 'Tüm yüzler, tüm vücut hatları, tüm varlıklar, yalnızca kendi sınıflarında, kendi cinslerinde, kendi türlerinde değil, bireyselliklerinde de birbirlerinden farklıdırlar.... Continue Reading →

Derman Bayladı – Pythagoras Bir Gizem Peygamberi

  "Pythagoras'ın çok yönlü kişiliğinden ve bu kişiliği oluşturan filozofluğundan, biliminsanlığından, müzik kuramcılığından söz edilmişti. Ama bütün bu sayılanların ötesinde onun bir de 'gizemci' yönü vardır. Felsefesi de gizemcilikten ayrılmaz zaten. Bu yönüyle -bir din değilse bile- en azından bir tarikat kurucusu olduğu da söylenebilir. Pythagoras'ın. Ancak bütün bu alanlarla Pythagoras'ın hangi yoğunluk ve ölçülerde... Continue Reading →

Sadık Erol Er – Gilles Deleuze’ün Fark Felsefesi

  “Deleuze’ün bu saptamaları Platoncu idealizm’e ve geleneksel felsefenin metafizik yapılarına karşı özcü-olmayan, çoğulcu, kişiselci-olmayan ve anti-hümanist bir Nietzsche yorumuna dönüşünün başlangıcı olarak okunabilir. Çünkü daha güç istenci sorgulamasına geçmeden Deleuze ilk önce Nietzsche’yi, Platon’dan beri batı metafiziğini belirleyen özcü ‘soru biçimi’ni tashih ettiğinin altını çizerek soruşturmasını bu bağlam üzerinden yürütür. Deleuze, Platon’da temel felsefi... Continue Reading →

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑