Georges Vigarello – Güzelliğin Tarihi; Rönesans’tan Günümüze Beden ve Güzelleşme Sanatı

georges vigarello - güzelliğin tarihi

 

Bireyselleşen Bir Güzellik Mi?

L’Encyclopedie, ‘binlerce insan arasında birbirine benzeyen iki tanesini görür görmez ortaya çıkan’ yüz çizgilerinin bu olağanüstü farklılığına bayılır. Özellikle Lavater olmak üzere, fizyonomistlerin de, geleneksel tiplerin ötesinde, farklı, ‘orjinal’ kişiler keşfettikleri savındadırlar: ‘Tüm yüzler, tüm vücut hatları, tüm varlıklar, yalnızca kendi sınıflarında, kendi cinslerinde, kendi türlerinde değil, bireyselliklerinde de birbirlerinden farklıdırlar. Ayrıca fizyonomik bakış açısı, 1780’li yıllarda, Porta’nın yaptığı gibi artık yüze dışarıdan bir model (kurt, deve, yırtıcı kuş ya da koç) uygulamayan, ama görünüşleri bireylerden yola çıkarak belirlemeye çalışan Lavater ile birlikte zaten değişir. Figürlerin, neredeyse, ‘vakalar’ olarak (art arda incelenen ‘yirmi beş baş’, ‘beş baş’, ‘on iki baş’) sunulması bundan ileri gelir. Lavater, her ne kadar kendisi bir ideal güzellik düşüncesinden tümüyle vazgeçmişse de, bir güzelliği, ayrımları, öngörülmezlikleriyle somut bir ilke olarak anlatmayı bilir, bu da, elle tutulurluk ve kendiliğindenlik izleğini güçlendirir.

La Nouvelle Heloise‘de (Yeni Heloise) Saint-Preux’nün, Julie’den alınan portreye tepkisi, tam da tekilin estetiği konusundaki bu ilk sorgulamaya denk düşer. Saint-Preux, ressamın, Julie’nin duygularını çok belirgin yapmak konusundaki kaçınılmaz yetersizliğinden şikayet eder. Sadece bu genç kadına özgü çizgilerin, tümüyle ona ait ve ideal örnekten bağımsız çekiciliğin olmamasına üzülüp, özellikle tablonun gelenekselliğinden şikayet eder: ressam ‘çeneyi yanaklardan ayıran ve bunların dış çizgisini daha az düzgün ve daha çok çekici yapan hafif kıvrımı fark etmemiş. Dudağın altındaki yarayı, alnın kenarlarında kabaran damarların desenini atlamış. Julie’nin aşığı, güzelin ideal görünümünden daha çok onun doğrudan görünümüne, elle tutulamaz olandan daha çok canlı olana önem verir. Çizgiler, ayrıştırılamaz ya da yeniden birleştirilemez: ‘Aşık olduğum sadece senin güzelliklerin değil, tümüyle sensin, olduğun gibi.’ Söz konusu olan, bir kişinin ifade ettiği şeyden ayrı tutulması mümkün olmayan güzelliktir.

Gözlemcinin, onu, kendi özel duyarlılığına yükselten nesnel değerlendirmesi, gözlemlenen nesnenin, bütünsel özelliğini ifade eden tekilliğine eklenir. Örneğin, Julie’nin bakışının, sanatçının ‘inceliğini’ veremediği indirgenemez bir kişisel yanı, ayrıksı bir ‘hoşluğu’ vardır. Bu son izlek, XVIII, açıkca dile getirilen bir karakteristikle zenginleşmiştir: tekillik, özelin yankısı ve sadece kişiye ait olan bir içselliğin işaretidir. İtiraflar‘da Therese’in bakışını, (‘benim için o kadar canlı ve o kadar hoştu ki böylesini hiç görmemiştim’) ya da her zaman farklı yüzlerin (doğrudan doğruya gözlerinden çıkan ‘olağanüstü neşesiyle’ Madam d’Epinay’nin yüzü ve Madam de Pompadour’un ‘çok ayrıksı olduğu’ söylenen yüzü) kendine özgülüklerini bu denli değerli yapan da budur. Bakışla ortaya çıkan içerik, o zamana dek olmadığı kadar, bir kişinin indergenemez tekilliğini, güzelliğinin gerçekliğine katarak bireyselleşmiştir” (s. 122-123).

 

Vigarello, Georges (2013). Güzelliğin Tarihi; Rönesans’tan Günümüze Beden ve Güzelleşme Sanatı, (çev. Erkan Ataçay), Dost Kitabevi Yayınları, Ankara

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: