Friedrich Engels – Ailenin Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni

''Letourneau'nun (Evolution du mariage et de la famille, 1888) hayvanlar dünyasından toplamış olduğu bir sürü olgudan çıkardığı sonuca göre, her türlü kuraldan yoksun cinsel ilişkiler, burada da, aşağı bir dereceye aittir. Ama bütün bu olgulardan benim çıkarabileceğim tek sonuç, bunların insan ve onun ilkel varlık koşulları bakımından kesin olarak hiçbir şeyi tanıtlamadıklarıdır.  Omurgalı hayvanlardaki uzun... Continue Reading →

Fuat Andıç, Süphan Andıç, Mustafa Koçak – İbni Haldun Hayatı ve Eserleri Üzerine Düşünceler

  Asabiyenin Döngüsü "İbni Haldun düşüncesinde 'asabiye' ile 'umran' (uygarlık) kavramları arasında yakın bir ilişki gözlenir. Gerek herhangi bir sınırlı toplulukta ve gerekse bütün bir toplumda iktidarı ele geçirebilecek potansiyel güce sahip olmak, iktifarı ele geçirmek ve sürdürmek için asabiyeye ihtiyaç duyulmaktadır. İbni Haldun'un belki de toplumsal araştırmalar alanında bıraktığı en büyük miras asabiye kavramıdır.... Continue Reading →

Gilles Deleuze – Bergsonculuk

  "BİRİNCİ KURAL: Problemlere de doğruluk ve yanlışlık atfetmek, yanlış problemin geçersizliğini göstermek, doğruluk ve yaratmayı problemler düzeyinde uzlaştırmak.   Aslında doğru ve yanlışın yalnızca çözümlerle ilgili olduğuna, ancak çözümlerle başladığına inanmakla hata ediyoruz. Bu önyargı toplumsaldır (çünkü toplum ve onun kurallarını aktaran dil, bize hep "devletin idari dosyaları"ndan çıkmış gibi hali hazırda bulunan problemler "verir",... Continue Reading →

Sinan Kılıç – Deleuze-Guattari Şizoanaliz Yaratıcı Bir Fark ve Arzu Ontolojisi

  "Kapitalizmde bireylerin toplum içerisindeki yüzleri (kodları) üretim tüketim ilişkilerince belirlenir. Kapitale hizmet eden oedipal arzu da bireyin bu üretim ve tüketim ağı içerisindeki konumunu belirleyen güç veya erk ilişkilerince kodlanır. Kapitalizmde arzu üretimi çoklu bağlantılarla değil, erk mekanizmalarınca üretim ve tüketim akışı yararına olacak şekilde Oedipusla gerçekleştirilir. Oedipusla gerçekleştirilen bu arzu üretimi yoksunluk üzerine... Continue Reading →

Aslı Zengin – İktidarın Mahremiyeti

  "Devlet ve mahremiyet ilişkisinden, devletin cinsel yaşam ve aile süreçlerine dair geliştirdiği belirli değerler ve normlar üzerinden kişilerin özel hayat alanlarını iktidarın vazgeçilmez bir siyasal alanı olarak kurmasını anlıyorum. Başka bir deyişle, gündelik hayatın evlilik, çocuk yetiştirme ve cinsel yaşam gibi mahrem alanlarını devlet iktidarından bağımsız düşünmemek gerekiyor. Devlet ve mahremiyet/yakınlık arasındaki ilişki son... Continue Reading →

İlber Ortaylı – İmparatorluğun Son Nefesi Osmanlı’nın Yaşayan Mirası Cumhuriyet

  "Üçüncü olarak, imparatorluk tecrübesi bir anlayış, bir miras meselesidir. İmparatorluğun bu alanda bıraktığı bu anlayış ve yapı, aristokrat bir sınıfın olmayışıdır. Türk toplum eliti liyakate, öz kabiliyete ve gayrete dayanır. Bu şekilde terfi eden, idareye yerleşen insanların çocuklarının aynı imtiyaza sahip olmak için benzer bir eğitimi benimsemeleri gerekir. Aksi takdirde şansları yoktur. Bundan dolayı... Continue Reading →

Ahmet Taşağıl – Gök-Türkler I

  Bumın Kagan Devri (542-552) "552 yılının baharında Bumın beklenmedik bir şekilde Juan-juanlara saldırdı. Huai-huang'ın kuzeyinde büyük bir bozguna uğrayan Juan-juanların reisi A-na-kui savaş meydanında kendini öldürdü. Arta kalan Juan-juanların büyük bir kısmı, A-na-kui'in oğlu An-lo-ch'en, kardeşi Teng-chu ve Teng-chu'nun oğlu K'u-t'i diğer küçük şefler kendilerine bağlı boylarla birlikte Kuzey Ch'i devletine sığındılar. Onlarla birlikte... Continue Reading →

Thomas Schroedter ve Christina Vetter – Çokaşklılık

''Evlilik, üzerine kadın ve erkek arasındaki iş bölümünün inşa edildiği, modernliğin ikili cinsiyet sisteminin standartlaşmasına kaynaklık eden temel zemindir; bugün evlilikte keşfettiğimiz, iş bölümü ve sevginin sıcaklığını bir araya getirme çabası olduğudur. Özel bir sözleşme, böylelikle, duygu yüklü bir ilişkiyle kaynaştırılmaktadır. Bu kaynaşmada cinselliğin rolü, ilişkiyi sosyoekonomik, duygusal ve bedensel olarak karşılıklı bağımlılığına dönüştürmektedir. Bu... Continue Reading →

Alâeddin Şenel – İnsanlık Tarihi Boyunca İnsan Hakları Demokrasi İlişkisi

Mısır'da Ayrıcalıklar Halkasının Genişleyip Haklara Dönüşmesi "Eskiçağda yöneticiler, sınıfsal ve ideolojik 'denetim' amaçlarıyla, insanlara bazı haklar 'bağışlayabilmişlerdir'. Bunun en çarpıcı örneği, Mısır tarihinde görülür. Eski Krallık döneminde (İ.Ö. 2000-1800 arasında) yalnızca Firavunun (elbette kendilerine boyun eğmesi koşuluyla) bu ayrıcalıklarını yerel yöneticilere ve soylulara bağışladılar. Bu bağışı, buyruklarını dinlemeyen yerel yöneticileri dize getirmede, aforoz benzeri bir... Continue Reading →

Michel Foucault – Büyük Kapatılma (Seçme Yazılar 3)

  "Bentham'ın düşü olan ve bir kişinin herkesi gözleyebildiği Panopticon, özünde, burjuvazinin düşü veya düşlerinden biridir (çünkü burjuvazi çok düş kurmuştur). Bu düşü gerçekleştirdi. Belki Bentham'ın önerdiği mimari yapı biçiminde gerçekleştirmedi, fakat Bentham'ın Panopticon konusunda söylediğini hatırlamak gerekir: Bu, elbette, mimari bir biçimdir, fakat özellikle de yönetim biçimidir; zihin için zihin üzerine iktidar uygulama biçimidir. Bentham Panopticon'da iktidarın... Continue Reading →

Tahakküm Ne Demek?

"(domination) Baskıyla ya da baskıya dayanmayan rızayla kurulan egemenlik. Tek tek kişiler veya gruplar, ya kaba kuvvetle ya da iktidarlarını başkaları meşru kılarak üzerinde güç kullanabilirler. Max  Weber üç saf 'meşru tahakküm' tipi saptamıştı (bunlar bugün herhalde, kendi meşruiyet iddialarının dayandırıldığı gerekçelere göre sınıflandırılmış otorite tipleri olarak düşünülebilir). Bu üç tahakküm tipi şunlardır: akılcı-hukuksal (genel kabul... Continue Reading →

Sivil İtaatsizlik Ne Demek?

  "(civil disobedience) Sivil itaatsizlik terimi, dar anlamıyla, bir topluluğun tümünün veya bir kısmının, hükümet politikalarını şiddete dayanmayan yollarla değiştirme çabası içinde, devletin yasaları ve düzenlemelerine uymayı ya da vergi ödemeyi reddetmesi için kullanılır. Hindistan'da Britanya egemenliğine karşı yapılan Gandhici protestolar bu yöntemin açık bir örneğidir. Daha yakın zamanlara ilişkin bir örnek verirsek, Britanya'da seçmenlerin... Continue Reading →

Civitas Solis Ne Demek?

"İtalyan filozofu Campanella'nın tasarladığı ütopik devletine verdiği ad: Güneş Ülkesi. Hint Okyanusundaki bir adada kurulmuş olan Güneş devletinde egemen güç, tıpkı Platon'un Cumhuriyet'inde olduğu gibi, bilim ve felsefedir. Devletin yöneticileri pratik ve teorik bağlamdan çok iyi yetişmiş olan kimselerdir; nitekim, devletin başında hem filozof ve hem de rahip olan bir hükümdar vardır. Devletin istikrar ve... Continue Reading →

J. B. Bury – Fikir ve Söz Hürriyeti

  "Avrupa'da ammenin düşüncesi din ve devlet ayrılığını kabul edecek derecede olgunlaşmış değildi, nitekim en nüfuzlu dini heyetlerin hepsi de tolerans prensipini kötü bir ahlaksızlık gibi görmekte idiler. Halbuki dini devletten ayırma esası, onyedinci asırda Atlantikin öbür tarafında, Yeni Dünyanın bir köşesinde tatbik sahasına çıkarılıverdi. İngiliz Kilisesi ile devletinin toleranssızlığından kaçan Puritanlar Şimali Amerika'da New... Continue Reading →

Alman Tarih Okulu Ne Demek?

"(İng. German school of h,story; Fr. Ecole d'histoire allemande). Kökeni ve gelişimi açısından Herder'e bağlı olan ve seçkin temsilcileri arasında, von Humbolt ve Sybel bulunan tarih okulu. İlerlemenin bir tarih kategorisi olmadığını dile getirerek, tarihin aklın gerçekleşme alanı olduğu düşüncesine ve dolayısıyla Hegelci tarihi determinizm görüşüne karşı çıkan okul, tarih bilgisinin, bir halkın kendisiyle ilgili... Continue Reading →

Platon – Devlet

  "Bugün felsefeyle uğraşanlar çocukluktan yeni çıkmış delikanlılar. Bunlar bu yaştan iş hayatına atılacakları, para kazanacakları çağa kadar felsefenin en zor bölümünü okurlar; sonra bu işi bırakırlar, işte örnek gösterilen filozoflarımız bunlardır! Bu gençler, felsefe konuşmalarına çağrıldıklarında konuşmaları uzaktan şöyle bir dinlemekle büyük iş yaptıklarını sanırlar; böyle işleri hoşça vakit geçirme sayarlar. Yaşları biraz ilerledi... Continue Reading →

Cicero – Philippicae Söylevleri I

  Onursuzluktan daha iğrenç, kölelikten daha çirkin hiçbir şey yoktur. Biz onur ve özgürlük için doğduk; ya bunları koruyalım ya da onurumuzla ölelim. Düşündüklerimizi çok uzun zaman sakladık; şimdi artık her şey açıktır; herkes duygularını, isteklerini birbirine açıklıyor. Devlete karşı bağlılık duygusu olmayan yurttaşlar vardır, ancak devleti sevenlerin sayısı çoktur, devlet için iyi duygular besleyenlerin... Continue Reading →

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑