Charles Bukowski – Kadınlar

  " "Ya aşk?" dedi Valerie. "Ruhsal bir yükün altından kalkabilenler için güzeldir aşk. Deli gibi akan bir idrar nehrini sırtında ağzına kadar dolu bir çöp bidonuyla aşmaya çalışmak gibi" "O kadar da kötü değildir!" "Bir ön yargı biçimidir aşk. Benim yığınla ön yargım var zaten." Valerie pencereye gitti. " Herkes eğleniyor, havuza giriyor, o... Continue Reading →

Rosa Luxemburg -Sevgiliye Mektuplar

''Her şeyi unutmak, kollarına atılmak, hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum. Ama sonra o lanet olası düşünce sinsi sinsi geri geliyor: adamı rahat bırak, kalbinin iyiliğinden katlanıyor bütün bunlara. Ardından bir ya da iki küçük olay haklı olduğumu kanıtlıyor ve nefretim yeniden filizleniyor. Sana kötülük etmek, seni ısırmak, senin aşkına ihtiyacım olmadığını göstermek, onsuz da yaşayabileceğimi kanıtlamak... Continue Reading →

Gioconda Belli – Tenimdeki Ülke Nikaragua

  ''Bu arada Şair kağıttan muhteşem şatolar inşa etmekle meşguldü; birbirimizin çıplak bedenlerine şiirler yazarak sonsuza dek mutluluk içinde yaşayacağımıza değin fanteziler. Oysa onu daha çok bir oyun arkadaşını, suç ortağını sever gibi seviyordum. Şairin kocalığı kabustan farksız olurdu. Sorumlulukları paylaşacağını aklımın ucuna bile getiremiyorum. 'Çoşkulu tabiatını' bahane ederek her şeyi üstüme yıkacağı gün gibi... Continue Reading →

Roland Barthes – Bir Aşk Söyleminden Parçalar

  Proust: "Bazı bazı bir düşünce takılır kafama: sevilen bedeni uzun uzun incelemeye başlarım (uyuyan Albertine'in karşısında anlatıcı gibi). İncelemek demek karıştırmak demektir: içinde ne olduğunu görmek istermiş gibi, arzumun mekanik nedeni karşıt bedendeymiş gibi ötekinin bedenini karıştırırım (zamanın ne olduğunu anlamak için çalar saati söken çocuklara benzerim). Bu işlem soğuk ve şaşkın bir biçimde... Continue Reading →

Alain de Botton – Görmek ve Fark Etmek

  "Otomat (1927), yalnız başına oturmuş kahve içen bir kadını resmeder. Vakit gecedir, kadının üzerindeki mantodan ve şapkadan anlaşıldığı üzere dışarıda hava soğuktur. Görünüşe bakılırsa oda geniştir, boştur ve iyi aydınlatılmıştır. Dekor tamamen işlevseldir: mermer kaplı bir masa, sağlam görünen, siyah tahta sandalyeler ve beyaz duvarlar. Kadının yüzünde içe dönük, biraz da korkmuş bir ifade... Continue Reading →

Andrey Markoviç Sagalayev – Ural-Altay Mitolojisinde Arketipler ve Semboller

  "Bazen kuş biçimindeki ana-tanrıça yuvada kuluçkaya yatar. V. N. Çernetsov zamanında, Mansilerin 'kuşlarla' ilgili birtakım şarkıları kaydedilmiş olup, onlardan birisi şöyledir:   Yedi göller kıyısına, sazlarla kaplanmış, Kuru saz parçalarından, Kızları yetiştirmek için yuva, Kuş-ben yapıyorum. Kendi göğsümden yumuşak tüy, Kuş-ben koparıyorum. Sert kabuklu iki yumurta Kuş-ben yumurtluyorum. Sağlam kabuklu iki yumurta, gagalandı, Küçüğün... Continue Reading →

Georges Vigarello – Güzelliğin Tarihi; Rönesans’tan Günümüze Beden ve Güzelleşme Sanatı

  Bireyselleşen Bir Güzellik Mi? "L'Encyclopedie, 'binlerce insan arasında birbirine benzeyen iki tanesini görür görmez ortaya çıkan' yüz çizgilerinin bu olağanüstü farklılığına bayılır. Özellikle Lavater olmak üzere, fizyonomistlerin de, geleneksel tiplerin ötesinde, farklı, 'orjinal' kişiler keşfettikleri savındadırlar: 'Tüm yüzler, tüm vücut hatları, tüm varlıklar, yalnızca kendi sınıflarında, kendi cinslerinde, kendi türlerinde değil, bireyselliklerinde de birbirlerinden farklıdırlar.... Continue Reading →

Neval El Seddavi – Sıfır Noktasındaki Kadın

  "Ne zaman yürümeye başlasam düşerdim. Sanki arkadan bir güç iterdi de beni, yüzüstü yere kapaklanırdım; ya da sanki önümden bir şey bana abanırdı da, arka üstü yere otururdum. Beni ezmek isteyen havanın baskısıydı bu, beni derinliklerine çekmek isteyen toprağın çekişi gibiydi. Hepsinin ortasında da ben vardım, ayağa kalkmak için, ellerimle kollarımla mücadele eden, debelenen... Continue Reading →

D. H. Lawrence – Oğullar ve Sevgililer

  "Birkaç dakika karanlık denizin üstünde esen boğuk rüzgarı dinleyerek sustu Paul. Sonra, "Hiçbir zaman gerçekten benim olmayı istemedin değil mi?" dedi. "Evet, seninim." "Hayır çünkü boşanmak istemiyorsun." Çözemeyecekleri bir düğümdü, öylece bıraktılar, alabildiklerini aldılar ve ulaşamadıklarını bilmezlikten geldiler. Paul başka bir kez, "Baxter'a kötü davrandığını düşüyorum," dedi. Clara'nın onu annesi gibi yanıtlamayacağını yarım yamalak tahmin... Continue Reading →

Sibel Hürtaş – Canına Tak Eden Kadınlar

"Görüştüğümüz kadınların hemen hepsi bir mağdur kimliği taşıyordu. Yoksulluk, şiddet, sapkınlık, çocuklarına yönelik eziyet hayatlarının neredeyse olağan parçaları haline getirmişti. Bu durumdan kurtulmak için de mücadelelere girişmiş hemen hepsi aynı yolları denemişlerdi. Sırasıyla baba evine, polise, mahkemeye gidip de eli boş dönenler hatta intiharı bile deneyenler vardı. Kadınların ilk anda gittikleri yer baba eviydi. Bazısı... Continue Reading →

Aslı Zengin – İktidarın Mahremiyeti

  "Devlet ve mahremiyet ilişkisinden, devletin cinsel yaşam ve aile süreçlerine dair geliştirdiği belirli değerler ve normlar üzerinden kişilerin özel hayat alanlarını iktidarın vazgeçilmez bir siyasal alanı olarak kurmasını anlıyorum. Başka bir deyişle, gündelik hayatın evlilik, çocuk yetiştirme ve cinsel yaşam gibi mahrem alanlarını devlet iktidarından bağımsız düşünmemek gerekiyor. Devlet ve mahremiyet/yakınlık arasındaki ilişki son... Continue Reading →

Madan Sarup – Post-Yapısalcılık ve Postmodernizm

  "Kitaba en etkili üç post-yapısalcıyı tartışarak başladım: Lacan, Derrida, Foucault. Lacan'a, Lacan'ın psikanaliz kuramına genel bir giriş olan 1. bölüm, Lacancı kuramın benliğin toplumsal ve dilsel inşasını düşünmeye ilişkin bir yol önerdiğini ileri sürdü. Devrim öncesi toplumdan miras alınan 'karakter yapıları' dönüştürülene dek siyasal devrim tamamlanamayacağından, birey ile toplum arasındaki karşıtlığın üstesinden gelecek bir... Continue Reading →

Dikmen Yakalı Çamoğlu – Kaynana Ne Yaptı, Gelin Ne Dedi? Ailedeki Kadınlar ve İlişkileri

  "...Tarihsel olarak, bir kültürün içinde belli bir dönemde var olan ve birbiriyle çatışan birçok kimlik bulunur. Foucault'un görüşlerinden yola çıkarak, bunlara 'özne konumları' da diyebiliriz. Bir söylemin içinde yaşarken, bize en anlamlı gelen, söylemi en rahat değerlendirebileceğimiz konuma kendimizi özne olarak oturturuz; zira hepimiz söylemlerin içine doğup yaşıyoruz, tıpkı ataerkil söylemin içine doğduğumuz gibi...... Continue Reading →

Ulusal Kültür Dergisi, Sayı: 6

    Kültür Bakanlığı adına sorumlusu Prof. Dr. Şerafettin Turan’ın sahibi olduğu bu dergi; içeriği, makaleleri ve onları yazan büyük hocalarıyla bizi etkilemiş ve altı sayısını da elde ettiğimiz için paylaşma isteği uyandırmıştır. Altı yazıdan oluşacak bu yazı serisi, tüm sayıları baştan sona taratma zamanı olmadığı için kapağı, içindekileri ve bir ya da birkaç yazısını... Continue Reading →

  Tarihi Dokumak: Bir Kentin Gizemi, Sof "Ankara ve çevresinin toplumsal, ekonomik, kültürel mirasıyla ilgili disiplinler arası araştırma yapmak ve bu çalışmaları desteklemek amacıyla faaliyet gösteren Koç Üniversitesi Vehbi Koç Ankara Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi VEKAM, Rahmi M. Koç Müzesi Ankara işbirliğiyle 12 Mayıs – 16 Eylül tarihlerinde Ankara ile özdeşleşen sof kumaşını odağına... Continue Reading →

Thomas Schroedter ve Christina Vetter – Çokaşklılık

''Evlilik, üzerine kadın ve erkek arasındaki iş bölümünün inşa edildiği, modernliğin ikili cinsiyet sisteminin standartlaşmasına kaynaklık eden temel zemindir; bugün evlilikte keşfettiğimiz, iş bölümü ve sevginin sıcaklığını bir araya getirme çabası olduğudur. Özel bir sözleşme, böylelikle, duygu yüklü bir ilişkiyle kaynaştırılmaktadır. Bu kaynaşmada cinselliğin rolü, ilişkiyi sosyoekonomik, duygusal ve bedensel olarak karşılıklı bağımlılığına dönüştürmektedir. Bu... Continue Reading →

Suat Derviş – Çılgın Gibi

''Hele sevgi hususunda Celile müthiş bir kadındı, çünkü sevdiği anda saadetlerin en müthişini tattırmaya muktedir olan bu kadın, sevmediği andan itibaren hiç acımadan, hiç tereddüt etmeden, hiç utanmadan aldatabiliyordu. Zaten Muhsin, Celile'nin sevdiği daha doğrusu sever göründüğü zamanlarda da samimi olarak nasıl duygularla hareket ettiğini takdir edemiyor, daha doğrusu onun samimiyetine hiçbir zaman inanamıyordu. Çünkü... Continue Reading →

Guy De Maupassant – Bir Yaşam

"Ama Jeanne’ın hizmetçisinin gözyaşlarını düşündüğü yoktu: Başka bir evrene girmiş gibiydi… Büsbütün başka bir dünyaya gitmiş, bütün tanıdığı şeylerden, bütün sevdiklerinden ayrılmış gibi geliyordu ona. Yaşamında ve kafasında her şey altüst olmuş gibi geliyordu. Hatta bir ara aklına şöyle garip bir fikir bile geldi: 'Acaba kocasını seviyor muydu?' Julien, ansızın, şöyle böyle tanıdığı bir yabancı... Continue Reading →

Tulepbergen Kaipbergenov – Karakalpak Kızı

"Sen burada kadın yöneticisi mi olursun?' 'Kadın kollarından söz ediyorsanız evet.' 'Aha, demek sen. Adalet istiyorum,' diye heyecandan bağırdı. İnce sakalını çekiştirerek kavgacı bir tavırla ekledi: 'İnsan söz vermişse tutmak zorunda değil mi? Cevap ver!' 'Elbette!' Yaşlı adamın ne istediğini anlamaya çalışan Cumagül’ün sesi inandırıcı çıkmamıştı. 'Verdiğim söz için başlık almışken nasıl olur da!' 'Demek... Continue Reading →

Füreya Koral (1910-1997)

"Füreya Koral, 1927'de Notre Dame de Sion Kız Lisesi'ni bitirmiş, bir süre İÜ Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne devam etmiştir. Bu arada özel keman dersleri almaya başlayarak 1940-44 arasında müzik eleştirileri yazmış ve çeviriler yapmıştır. Seramik çalışmalarına 1947'de gittiği İsviçre'de başlamış, 1949'da Fransız seramikçi Serré'nin önerisiyle Paris'te özel bir atölyede çalışmalarını sürdürmüştür. 1951'de Paris'te Galeri M.A.I'deki... Continue Reading →

Gülnur Acar Savran ve Nesrin Tuna Demiryontan- Kadının Görünmeyen Emeği

"Kadınların ezilmesini ya da ideolojik olarak değersizleşmesini devlet başlatmadığı halde, devletin gelişimi kadınların durumunu birçok bakımdan kötüleştirdi. İlk olarak, adaletin, politik iktidarın ve emek yükümlülüklerinin dayatılmasını tekelleştirmeyi ve merkezileştirmeyi başardığı ölçüde devlet, yalnızca klanların erkek reislerine yardımcı olarak da olsa, çoğu kez kadınları da içeren eski otorite hiyerarşisini massetti. Otoritenin yeni kamusal, hiyerarşik doğası, aristokrat... Continue Reading →

Leylâ Erbil – Cüce

‘’Çetrefil sorunlarla boğuşmaktasın; gün günden yıl yıldan yenemediğin bu kaçıştan ya da bu derin sevdadan söz etmek zorunda duyumsuyorsun kendini okura… Okura mı? Hani yoktu onlar? Onlar için yazmazdın sen hani? Yazmıyorsun! ; ama hala kolladığın birkaç kişi var. ‘’Hiç oluş’’a doğru yol alışı arzu ve istençle aramana tanık olsunlar istiyorsun onlar; ‘’unutuluş’’a gögüs germeye... Continue Reading →

Murray Bookchin – Özgürlüğün Ekolojisi (Hiyerarşinin Ortaya Çıkışı ve Çözülüşü)

  "Bitki-hayvan ilişkileri tanımlarken, neden insana özgü toplumsal hiyerarşilerden ödünç alınan terimler bu kadar büyük bir ağırlık kazanıyor? Gerçekten ekosistemlerde bir "hayvan kralı" ve onun "aşağı kulları" var mı? Bazı böcekler diğerlerini "köleleştiriyor" mu? Bir tür başka bir türü "sömürüyor" mu? Bu terimlerin ekolojide rastgele kullanılması geniş kapsamlı bir çok konuyu gündeme getiriyor. Terimlerin toplumsal... Continue Reading →

Anne Frank – Hatıra Defteri

28 Mart 1944 Salı "Ve Peter... Peter'den vazgeçmek istemiyorum. Öyle sevgi dolu ki; ona hayranım. Aramızda o kadar güzel şeyler olabilir ki! Neden yaşlılar bu işe burunlarını sokuyorlar? İyi ki ben içimdekileri belli etmemeye alışkınım. Ona nasıl deli gibi vurulduğumu göstermemeyi çok güzel başarıyorum; peki, acaba o bir şey söyler mi? Onun yanağını da, rüyamda... Continue Reading →

Frida Kahlo 111 Yaşında! (1907-1954)

Self Portrait, Dedicated to Dr Eloesser, 1940 by Frida Kahlo   "Meksika sanatına ve kültürüne özgü öğelere yer verdiği kendi portreleriyle metaforlar dolu görsel bir yaşamöyküsü dile getirmiştir. Tam adı Magdalena Carmen Frieda Kahlo Calderon olan sanatçı, ileride tıp eğitimi görmek amacıyla Mexico'daki Üniversiteye Hazırlık Ulusal Okulu'na girmiş, ama 1925'te okuldan eve dönerken geçirdiği bir... Continue Reading →

Suat Derviş – Fosforlu Cevriye

"Halbuki buraya, onun yanına gelince, artık Fosforlu hüviyetini tamamıyla kaybediyordu. Sokağın ve sade sokak olan mazisinin bütün çirkinliklerinden, sanki birdenbire bu kapının eşiğinde yıkanıyor ve bu odadan içeriye bütün kirlerinden ve fahişeliğinden sıyrılmış bir başka kadın olarak giriyordu. Onun karşısında diğer erkekleri çıldırtan kaba ve hayvani kırıtışlarını, galiz ve tahrik edici nüktelerini yapamıyor, kadınlığını satabilmek... Continue Reading →

Svetlana Aleksiyeviç – Nazi İşgalinde Sovyet Kadınları

  "Sofiya Mironovna Vereşak efsanevi Jitomir yer altı örgütünde çarpışmış ve mucizevi bir şekilde SD zindanlarından sağ çıkmayı başarmış. İşte onun yaşam öyküsü: Savaşta başardığımız her şey, savaş öncesi soluduğumuz havanın sonucudur. SD’ler tarafından son kez sorgulandıktan sonra, üçüncü kez, kurşuna dizileceklerin listesine alındım. Beni art arda sorgulayanlardan üçüncüsü tarih eğitimi gördüğünü söylüyordu. Bizim neden... Continue Reading →

Aleksandra Kollontay – Marksizm ve Cinsel Devrim

  ‘’ Evlilikle ilgili bütün bu formüller ne boş hayal! Bugünkü aile yapımızın karanlık alanı üzerinde sözüm ona birtakım çözüm yolları! ‘Serbest birlik’, ‘serbest aşk’! Bu formüllerin uygulanabilmesi için her şeyden önce, insanlar arasındaki tüm toplumsal ilişkilerde köklü bir reforma girişmek gerekir; ayrıca, cinsel ahlak kurallarının, bunlarla birlikte bütün insanlık psikolojisinin de temelden köklü bir... Continue Reading →

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑