Karl Marx – 1844 El Yazmaları

''Ne var ki, Hegel insanın kendi bilincine varmasındaki yabancılaşmadan, Feuerbach da tarihi olmayan, bir sınıfı olmayan, soyut insanın yabancılaşmasından söz ediyordu. Marx, işçinin 'yabancılaşma'sından söz eder. 'Yabancılaşma' kavramına bütünüyle yeni iktisadi sınıfsal ve tarihi bir içerik kazandırır. Marx'ın 'yabancılaşma' terimiyle anlatmak istediği, işçinin kapitalist için zorla çalışması, işçinin çalışmasının ürününü kapitalistin kendine mal etmesi, ve... Continue Reading →

G. W. F. Hegel – Hukuk Felsefesinin Prensipleri

ÖNSÖZ ... "Dünyanın nasıl olması gerektiğini öğretmek iddiası üzerine bir söz daha söyleyelim: felsefe bu konuda daima geç kalır. Dünyanın düşüncesi olarak, felsefe, ancak realite oluşum sürecini işleyip bitirmiş olduğu zaman ortaya çıkar. Kavramın öğrettiğini, tarih aynı zorunlulukla gösterir: ancak varlıkların olgunluk çağındadır ki, ideal, reel'in karşısında boy gösterir ve aynı dünyayı cevheri içinde kavradıktan... Continue Reading →

Doğan Özlem – Kavramlar ve Tarihleri I

  "Kavram tarihi' sözcüğü, bizdeki felsefe çalışmalarında ve tartışmalarında, ne yazık ki, hemen hemen hiç anılmayan bir sözcüktür. Oysa sözcük, 18. yüzyılın sonlarından beri, özellikle Alman felsefe geleneğinde, felsefe kavramlarının tarihini anmada sıklıkla kullanılan bir sözcüktür ve felsefe kavramlarının tarihi, özellikle 19. yüzyılla birlikte, 'kavram tarihçiliği' denilen bir felsefi etkinliğin konusu olmuştur. Öyle ki, 'kavram... Continue Reading →

Madan Sarup – Post-Yapısalcılık ve Postmodernizm

  "Kitaba en etkili üç post-yapısalcıyı tartışarak başladım: Lacan, Derrida, Foucault. Lacan'a, Lacan'ın psikanaliz kuramına genel bir giriş olan 1. bölüm, Lacancı kuramın benliğin toplumsal ve dilsel inşasını düşünmeye ilişkin bir yol önerdiğini ileri sürdü. Devrim öncesi toplumdan miras alınan 'karakter yapıları' dönüştürülene dek siyasal devrim tamamlanamayacağından, birey ile toplum arasındaki karşıtlığın üstesinden gelecek bir... Continue Reading →

Tülin Bumin – Hegel

  Hegel'de 'Sanatın Ölümü' Üzerine Bir Deneme "Hegel söylemi 'tarihin sonu' başlığı altında pek çok şeyin sonundan, tükenişinden, ölümünden söz eder. Sanat da bunlardan biridir. Sanat, Hegel için insanlığın geçmişine ait bir şeydir. Sanat türlerini mimarlıktan başlayıp heykel, resim, müzik ve şiirden geçerek nesre ulaşan ve giderek maddesel olandan, duyumlanabilir olandan uzaklaşan bir biçimde sınıflandıran... Continue Reading →

Francis Fukuyama – Tarihin Sonu ve Son İnsan

  "Son insan, varlığını koruma ve sürdürmeyi her şeyden üstün tutuyor. Böylece gene, Hegel'in tarihin gidişini harekete geçiren ilk kanlı kavgasındaki uşağın durumuna düşüyor. Ama son insan çok daha kötü bir durumda. Bunun nedeni, tarihsel sürecin o zamandan bu yana ilerlemiş, toplumun giderek demokrasiye doğru gelişmiş olmasında yatıyor. Çünkü Nietzsche'ye göre her canlı ancak belli... Continue Reading →

Alman İdealizmi Ne Demek?

"(İng. German idealism; Al. idéalisme allemande). Almanya'da 18. yüzyılda Kant'la başlayan ve daha sonra Hegel, Schelling, Fichte gibi düşünürlerle devam eden felsefe geleneği. Alman idealist felsefe geleneğinin ilk büyük düşünürü olan Kant, gerçekliği, fenomenler dünyası ve kendinde şey alanı olarak ikiye bölmüş ve diskürsif düşünceyi fenomenler alanıyla sınırlamak suretiyle, natüralist doğa görüşüne ve dolayısıyla doğalcılığın... Continue Reading →

Hegel – Estetik

  "...sanattaki güzel doğadaki güzelden çok daha üst düzeyde yer alır. Çünkü sanat güzelliği 'Tin'den doğmuş ve sanki iki kez yeniden doğmuş bir güzelliktir. Başka bir deyişle, sanatsal güzellik 'Tin'den doğmuştur ve 'Tin'den iki kez doğmuş bir güzelliktir. Nasıl Tin ve onun yaratmaları, doğa ve onun görünüşlerinden çok daha yüksek düzeyde bulunuyorsa, sanatsal güzelin kendisi... Continue Reading →

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑