“Romantik müzikte estetik beğeniye, dinleyenlerde kendiliğinden oluşan heyecanın, hatta aşırı duyarlılığın etkisiyle erişilebilmesine karşılık, Mozart’ın bir sonatını, eserin basılı notasını göz yoluyla izleyerek dinleyebilmek de mümkündür; çünkü romantiklerin oluşturduğu kendine özgü piyano tekniği ve böylesine bir tekniğe özgü estetik haz, eseri ayrıca notadan izlemeye de çoğunlukla olanak vermemektedir. Halbuki müzik estetleri ve yorumcularının çoğu, klasik sonatların ayrıca basılı notadan da izlenerek dinlenilmesinin, müzikal anlatımın gereği gibi anlaşılmasına yardımcı olduğu kanısındadırlar.
Romantik piyano edebiyatının iki büyük bestecisi olan Chopin ile Liszt’de, Mozart (1756-1791) sanatında olduğu gibi aşırı bir parlaklık içindeki iniş-çıkış’larla akıp giden tonal pasajlarla karşılaşmak mümkün değildir. Nitekim bu tür tonal iniş-çıkışlı pasajlar, romantik piyano edebiyatında daha da yumuşayıp yuvarlaklaşmıştır. Romantik eserlerde kesin bir ritim yapısına sahip olamayan bu tür skalalar, 17, 19 veya 23 sesten elde edilmiş olup, sol elin ritmik karakterlerde oluşturulan eşlik figürleri üstünde hareket eden iniş ve çıkışlar halinde uygulanmaktadır. Onun içindir ki, Chopin’e özgü esnek bir ritim dokusu olarak benimsenen bu tür yumuşak pasajlar, Chopin estetiğini karakterize eden yaratılar olarak nitelendirilmektedir. Aynı zamanda Chopin müziğinde ritim, bir yandan klasik eserlerde görülen ağırlığını kaybederken, statik donukluktan da uzaklaşmış, bir yandan da gevşek ve adeta uçarcasına gelişen bir karakter elde etmiştir; hatta onun eserlerinde müziğin gerektirdiği hareket türleri de incelmiştir. Böylelikle Chopin sanatına özgü hafif ve akıcı atmosfer, günün birinde tüm romantik yaratılara örnek olmuştur. Büyük sanatçının her iki piyano konçertosunda yer alan ince, narin, zarif ve içli pasajlar, müzik sanatında Chopin stilinin tüm özelliklerini açıklamaya yetkili birer yaratış olarak nitelendirilmektedir.
Franz Liszt’in eserlerinde ise bestecinin Chopin sanatından büsbütün farklı olan parlak pasajlarını, herhangi estetik bir yorumla sınırlandırmak olanaksızdır. Bu pasajların en önemli yönleri, dinleyenlerin kafasında, erişilmez bir süratin etkisi ile geniş anlamlı bir çok-seslilik tınısı yaratması ve böylelikle piyanoyu devamlı olarak aynı tını içinde tutabilmesidir. Onun için Liszt’in pasajları, eğilimi bilinen bir skala karakterinden yoksun, sürekli olarak değişebilen pasajlar olmanın önemini taşımaktadırlar” (s. 78-79).
Altar, Cevad Memduh (1996). Sanat Felsefesi Üzerine, YKY, İstanbul.
Bir Cevap Yazın