“Pythagoras’ın çok yönlü kişiliğinden ve bu kişiliği oluşturan filozofluğundan, biliminsanlığından, müzik kuramcılığından söz edilmişti.
Ama bütün bu sayılanların ötesinde onun bir de ‘gizemci‘ yönü vardır. Felsefesi de gizemcilikten ayrılmaz zaten. Bu yönüyle -bir din değilse bile- en azından bir tarikat kurucusu olduğu da söylenebilir. Pythagoras’ın.
Ancak bütün bu alanlarla Pythagoras’ın hangi yoğunluk ve ölçülerde ilgilendiği bilinemiyor. Bu nedenledir ki Aristoteles, Pythagoras’tan değil de Pythagorasçılardan söz eder.
Pythagorasçılık bir felsefe akımının ya da okulunun (ekol) olduğu kadar bir tarikatın da adıdır aynı zamanda. Bu okul ya da tarikatta iki çeşit öğrenci (ya da mürit) mevcuttu. Bunlardan birincilere Mathematikoi (matematikle uğraşan, Yunanca: Mαθηματικoi) denilirdi. Bunlar kendilerini matematik bilimlerini öğrenmeye adamış ayrıcalıklı kişilerdi. İkincilerse Akousmatikoi (Dinleyiciler, Yunanca: Ακουσματικοι) diye adlandırılıyorlardı. Bunlar da Pythagorasçı olmaya aday heveslilerdi.
Pythagoras okulunda öğrenci olmak bir ayrıcalık sayılırdı. Bu okula kabul edilmek hiç de öyle kolay değildi. Öğrenci adayları çok titiz sınavlardan, incelemelerden geçirilirlerdi. Adayın önce anne babası ve yakınlarıyla ilişkisi mercek altına alınırdı. İkinci olarak da gülmesine, susmasına, konuşmasına bakılırdı. Daha sonra da istekleri, çevresi, kimlerle görüştüğü, boş vakitlerini nasıl geçirdiği, nelere sevinip nelere üzüldüğü soruşturulurdu. Bütün bu soruşturmaların yanı sıra ayrıca beden yapısı, dış görünümü, oturup kalkması da göz önünde tutulurdu.
Pythagoras tarikatına girmek isteyen adayların sınavı bir dağ başında yapılırdı. Orada yalnız başına kalan adaya, bir üçgeni tepelerinden kesen dairenin ne demek olduğu ve on iki kenarlı bir geometrik şeklin niçin Kozmos’u temsil ettiği sorulurdu. Alınan yanıtlardan sonra da birtakım koridorlardan geçilirdi. Daha önce tarikata girebilmiş kişilerin alaycı soruları karşısında iradesi denenen aday, dayandığı takdirde çırak olarak tarikata kabul edilirdi. Paraskeve (Yunanca: Παρασκευή) adı verilen bu dönem bir hazırlık aşamasıydı. Bu dönemde ona, ana babaya karşı sevgi öğretilir ve bu sevgi yavaş yavaş yükseltilerek Tanrı’ya kadar genişletilirdi. Baba Tanrı’yı, ana ise tabiatı temsil ederdi” (s. 45-46).
Bayladı, Derman (2008). Pythagoras – Bir Gizem Peygamberi, Say Yayınları, İstanbul.
Bir Cevap Yazın