“Düşünceler içinde evime doğru yürürken, kendimi beğenmişliğim merhametimi bastırdı. Bartleby’den kurtulmayı ustalıkla başardığım için kendimi kutluyordum. Ustalıkla diyorum, tarafsız okurlara da böyle görünüyor olmalı. İzlediğim yolun güzelliği kuşkusuz sakinliğinde yatıyor gibiydi. Ne hoyratça zorbalık yapmıştım, ne harhangi bir kabadayılık ne de öfkelenip gözünü korkutmuştum; büroda dört dönüp o dilenci numaralarını da alıp da gitmesi için Bartleby’ye sert emirler de yağdırmamıştım. Bu tür şeyler olmamıştı. Bartleby’nin çekip gitmesini bağırarak söyleyeceğime – benden daha az zeki birisi böyle yapabilirdi – gitmesi gerektiğinde ısrarcı olmuştum ve bütün söyleyeceklerimi bu varsayım üzerine kurmuştum. İzlediğim yolu düşündükçe daha da beğeniyordum yaptığım işi. Bununla birlikte ertesi sabah uyandığımda kuşkular başladı – ben uyuyunca kibrimin dumanları tütmez olmuştu. İnsanın en sakin, en akıllıca düşünebildiği saatler, sabah uyandıktan sonraki zamandır. Yöntemim her zamanki gibi bilgece geliyordu bana, ama sadece teoride. Uygulamada nasıl olacağındaydı mesele. Bartleby’nin çıkıp gideceğini varsaymak gerçekten harika bir düşünceydi; ama ne de olsa bu varsayım bana aitti, Bartleby’ye değil. Önemli olan onun büromdan ayrılacağını varsaymış olup olmamam değil, ayrılmayı tercih edip etmediğiydi. Bartleby, varsayımların değil, tercihlerin adamıydı”(s.49-50).
Melville, Herman (2016), Katip Bartleby, (çev. İlknur Özdemir), Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul.
Bir Kafka ya da Dostoyevsky öyküsü de bu kez Amerika’dan.İnsanoğlu her yerde insan.
BeğenLiked by 1 kişi
Moby Dick i okuduğumda Kafka, Dostoyevsky, Tolstoy kadar büyük bir yazar demiştim kendi kendime.
BeğenBeğen