Erik Levi- Mozart ve Naziler

"Nazilerin iktidara gelmesini izleyen ulusal yenilenme atmosferi içinde, kültürel ve tarihsel önem taşıyan herkes için Alman vatanseverliği örneklerini ön plana çıkarmak kaçınılmaz hale geldi. Bu nedenle, tahmin edilebileceği üzere, Lewicki tarafından detaylı bir şekilde incelenmek üzere seçilen mektuplar çok ünlü olacak ve ne zaman Mozart'ın bir eseri sahneye konulacak olsa vurgulanacaktı. Böylece Mozart hakkındaki hemen... Continue Reading →

Karl R. Popper – Daha İyi Bir Dünya Arayışı

"...öncelikle kendimi, çağdaş olmayan bir felsefeci -bir zamanlar Kant'ın 'aydınlanma', diğerlerinin de 'aydınlatıcı' diye nitelediği, fakat günümüzde artık tanınmayan ve yok olmuş bir akımın taraftarı- olarak tanıtmak istiyorum. Bu da, benim bir rasyonalist olduğum ve de doğruya ve akla inandığım anlamına gelir. Fakat bu, insan aklının her şeye kadir olduğuna inandığım anlamına gelmez. Bir rasyonalist, bizim akılcılık-karşıtı dostlarımızın iddia ettiği gibi, saf bir us-varlığı olmak

İmgecilik Ne Demek?

"20. yüzyılın başlarında E. Pound (1885-1972) öncülüğünde H. Doolittle ve T. E. Hulme'un katılımıyla oluşan üçlünün ortaya attığı, daha sonra Lawrence ve Huxley'in (Londra, 1912) de katıldığı İngiliz-Amerikan şiir akımı. Bu akımın belirleyici nitelikleri şöylece özetlenebilir: Kısalık, kesinlik, duygusallık ve romantizmden kaçınma. Şiir, görsel algılamaya yönelik olmalıdır. İmgeler, kapalılıktan uzak, açık ve aydınlık olmalıdır" (s.... Continue Reading →

Marcel Proust – Kayıp Zamanın İzinde (Swann’ların Tarafı)

  "Swann az önce, aşkını önemsiz bir saçmalık gibi gören duygusuz insanların yüzünde okuduğu sağduyuyu dayanılmaz bulmuştu; oysa kendisine acılarının anlamsızlığından bahseden Vinteuil'in cümleciği olunca, şimdi aynı sağduyuda bir şefkat buluyordu. Aradaki fark, cümleciğin o insanların aksine, bu ruh hallerini, gelip geçicilikleri konusundaki fikri ne olursa olsun, maddi hayattan daha ciddiyetsiz bir şey olarak değil,... Continue Reading →

Fatih Atila – Akdeniz’in Kıyısında

  "Hasan'ı bazı işçilerin söz alıp konuşmalarını izledi. Direnişin uzamasıyla ortaya çıkabilecek tehlikelerden söz ederek, bu konudaki kaygılarını açıkladılar. Mücadele azmi sönebilirdi. İşveren direnişi kırdırmaya kalkabilirdi. O zaman her şey biterdi. Yücel dikkatle işçilerin tartışmalarını izliyordu. İşçilerin umduğundan çok daha bilinçli hareket ettiklerini düşündü. Önündeki masaya koyduğu not defterini eline aldı. Sigarasını kül tablasına bastırarak... Continue Reading →

Gilles Deleuze – Foucault

  "Bütünüyle hazır bir söylemin dediğinin aksine, direnmek için insanı ileri sürmeye gerek yoktur. Direnişin eski insandan çekip çıkardığı şey, Nietzsche'nin dediği gibi, daha büyük, daha etkin, daha olumlayıcı, olanaklar açısından daha zengin bir yaşamın kuvvetleridir. Üstinsan asla bundan başka bir anlama gelmemiştir: Yaşamı bizzat insanın içinde özgürleştirmek gerekir zira insanın kendisi insan için bir hapsetme biçimidir.... Continue Reading →

Voltaire – Felsefe Sözlüğü

  'Beau, Beaute' Güzel, Güzellik "Bir kurbağaya güzelliğin, asıl güzelin, kalon'un ne olduğunu sorunuz. Size bunun, küçük kafasından fırlamış iki patlak iri gözü, yassı ve geniş suratı, sarı karnı, esmer sırtı ile dişisi olduğunu söyleyecektir. Gineli bir zenciye sorunuz; onun için güzel, kara, yağlı bir deri, batık gözler,yayvan bir burundur. Şeytana sorunuz; size güzelin bir... Continue Reading →

Grotesk Ne Demek?

"Kaba gülünçlüklerden, olmayacak, yabansı şakalaşmalardan yararlanan, güldürmeyi kaba bir biçimde de olsa amaç edinen komedi türü. Bu türde gülünçlüklerden yararlanmanın yanı sıra birbiriyle bağdaşmayan karşıt durum ve görüntülerden de yararlanılır. Bu kavram 18. yüzyılda 'kuraldan, uyumdan, dengeden sapma'yı belirtmek için kullanılmıştır" (s. 171).   Özdemir, Emin (2014). Açıklamalı-Örnekli Edebiyat Sözlüğü, Bilgi Yayınevi, Ankara.

Hora’lar Ne Demek?

  "Hora'lar doğada düzeni simgeleyen üç tanrıçadır. Hora, Latince saat anlamına gelen <hora> bir tutulduğu için adları <Saatler> diye çevrilir. Bu çeviri hem doğru hem yanlıştır, çünkü bu tanrısal varlıklar bir ölçü, bir düzeni yansıtmakla zaman ölçülerini de içerirler ama etkileri bu insansal kavramları çok aşar. Homeros'un İlyada'sında Hora'ları Olympos'ta görürüz (İl. V, 749 vd.):... Continue Reading →

Ockhamlı’nın Usturası Ne Demek?

"[İng. Ockham's rasor, Fr. rasoir d'Ockham] Ockhamlı William'ın 'nesnelerin sayısını gerekmedikçe çoğaltmamak gerekir' sözüyle özetlenebilecek ontolojik ekonomi ilkesi. William bu ilkesiyle, dilde varolanlar ile gerçeklikte varolanlar arasındaki ayrımı gözden kaçırmamak gerektiğini hatırlatmayı denemektedir. Bir başka deyişle (Ortaçağ' daki yaygın bir karıştırmayla) her özel ada karşılık gelen bir varlık [entity] aranmaması gerektiğini bu ilkeyle dile getirmektedir"... Continue Reading →

Gerçeküstücülük Ne Demek?

"1924 yılından sonra Dadaizmin yerine geçen, Fransa'da Andre Breton ve arkadaşlarınca oluşturulan edebiyat akımı. Bu akım, düşünce ve duyguların aklın denetimine girmesine karşı çıkar. Her türlü töresel ve sanatsal baskıyı bir yana atıp düşgücünün alabildiğine özgürce kullanımını savunur. Bunun için de gerçeğin her türlüsünden sıyrılmaya, uzaklaşmaya çalışır. Bilince sırt çevirip bilinçaltına yönelir.Bilinçaltının karmaşık dünyasını sanata... Continue Reading →

Julius Grimm- Mond

  Avusturyalı bilim fotoğrafçısı ve astronom Julius Grimm (1842-1906) tarafından yapılan Ay tablosu (1888).  Ay ve yüzeyini inceleyen Grimm, çektiği Ay fotoğraflarını birleştirerek elde ettiği bu tabloda fotoğraflardaki gölgeleri kaldırarak Ay'a ayak basılmasından neredeyse yüz yıl önce Ay'ın görünümü hakkında olağanüstü bilgiler vermiş, gerçekte hiç görülemeyecek bir Ay yüzeyini bizlere sunmuştu.     Kaynak

Fatih Atila – Dargeçit

  "Okulun salonunda toplantı bitmişti ki, 'Kitapçı geldi!' diye bir ses duyuldu. Uzamış sakallarıyla uzun boylu biri gelmiş, yönetmenin yanına yaklaşmış, özür dilemişti. Hakkari'de bir tek kitapçı olduğu söylendi yönetmene. 'En çok beni üzer idareden sorumlu olanların sorumsuzluğu, misafirlere kaba davranmaları' dedi kitapçı. 'Defalarca söyledim dünya siyah ve beyazdan ibaret değildir' diye, 'hatta dedim gücünüz... Continue Reading →

Süt (Çiçek) Dolunayı

Harmony (1893), Eugène Grasset ve Félix Gaudin Mayıs çiçekli/luludos'tur. Bu yüzden Mayıstaki dolunay Çiçek Dolunayı ya da yavrulama vakti olduğu için Süt Dolunayı olarak da bilinir. "Çingene mitolojisinde Güneş Kralı Sırma saçlı bir kızla evlenmişti. Kardeşi Ay Kralı ise sırma saçlı bir kız bulamayınca gümüş saçlı bir kızla evlendi. Her ikisinin de çok sayıda çocuğu... Continue Reading →

Gilles Deleuze – Müzakereler

ANTİ-OEDİPUS ÜZERİNE MÜLAKAT (Felix Guattari ile birlikte) ... G.D. - "Oedipus'un, hadımlığın, ölüm içgüdüsünün... vs. oldukça tekdüze ve hüzünlü bir uğultu olduğunu düşünenlere sesleniyoruz. Protesto eden bilinçdışlarına sesleniyoruz. Müttefikler arıyoruz. Müttefiklere ihtiyacımız var. Ve sanıyoruz ki bu müttefikler şimdiden oradalar, bizi beklemediler, artık yeter diyen, benzer yönlerde düşünen, hisseden ve çalışan çok insan var: Söz... Continue Reading →

Epope Ne Demek?

"Kahramanlık serüvenlerini anlatan uzun manzum öykü. Din, vatan, insanlık gibi insanoğlunun ortak bir yönsemesinin simgesi olan bir öyküden yola çıkılarak oluşturulur. Bu nedenle de belli bir insan kümesinin ya da topluluğunun ülküsünü canlandıracak bir insan seçilir... ...Epopenin Türkçedeki karşılığı destandır" (s. 144).   Özdemir, Emin (2014). Açıklamalı-Örnekli Edebiyat Sözlüğü, Bilgi Yayınevi, Ankara.

Kaşgarlı Mahmud – Divanü Lugati’t-Türk

  Türk atasözlerinin en eski örneklerini barındıran Divanü Lugati't-Türk'te yaklaşık üç yüz tane atasözü tespit edilmiş ve Kaşgarlı Mahmud'un sav dediği bin yıl öncesinin atasözlerinin bazıları: "Aç ne yemes, tok ne temes 'Aç ne yemez, tok ne demez' Aç önüne konan her yemeği yer, bırakmaz; tok olan ise aç olana neler neler söyler' Alimçı arslan berimçi... Continue Reading →

William Shakespeare- Romeo ve Juliet

"RAHİP LAWRENCE Dur hele, çılgın aşık, biraz beni dinle. ROMEO Sürgünden sözedeceksin yine. RAHİP LAWRENCE Bu sözden korunacak bir zırh vereyim sana; Felsefe, felaketin tatlı davasıdır; O avutacak seni sürgünde bile. ROMEO Hâlâ mı sürgün! Yere batsın felsefe! Felsefe bir Juliet yaratamadıkça, Başka bir yere taşıyamadıkça bir kenti, Bir Prens'in kararını değiştiremedikçe Hiç yararı yok,... Continue Reading →

Herodotos – Tarih

  "Kyaxares bunları geri istedi, ama Alyattes vermedi. Bu yüzden Lydialılarla Medler arasında beş yıl süren bir savaş çıktı, sık sık Medler Lydialıları dövdüler, sık sık onlar tarafından dövüldüler. Hele bir seferinde tuhaf bir gece savaşına da tutuştular; savaş denk koşullar altında sürüyordu ki, altıncı yılda, bir çarpışma sırasında ve ortalığın en çok karışmış olduğu... Continue Reading →

Epigram Ne Demek?

"1. Greklerde, mezar taşlarına yazılan kısa, epik şiir parçalarına verilen ad. 2. Birini ya da bir olayı hafifçe yermek isteğiyle yazılan kısa şiir" (s. 143).   Özdemir, Emin (2014). Açıklamalı-Örnekli Edebiyat Sözlüğü, Bilgi Yayınevi, Ankara.

Italo Calvino – Görünmez Kentler

  "Bir kente girer Marco; bir meydanda, birinin, geçmişte kendisinin olabilecek bir yaşamı ya da bir anı yaşadığını görür; çok zaman önce, zamanın içinde durmuş olsaydı, ya da çok zaman önce, bir yol sapağında, saptığı yola değil de onun tam karşısındakine sapsaydı ve uzun zaman dolaştıktan sonra dönüp o meydandaki o adamın yerinde durmuş olsaydı,... Continue Reading →

Sabahattin Ali- Dağlar ve Rüzgâr

  BİR DOĞUM GÜNÜ İÇİN "Göklerin yüzü güldü mü Dünyaya geldiğin zaman? Azgın sular duruldu mu Dünyaya geldiğin zaman?   Güneşler gibi tek miydin? Ay ışığından ak mıydın? Böyle nazlı çiçek miydin? Dünyaya geldiğin zaman?   Yıldızlar halin sordu mu? Bulutlar selâm durdu mu? Yerlerin kalbi vurdu mu Dünyaya geldiğin zaman?   Aşkını candan duymuşum... Continue Reading →

Cengiz Aytmatov – Beyaz Gemi

"Evet, o gün çocuk, maşin-mağazanın (gezgin satıcıya ait otomobilin), gerisinde toz bulutu bırakarak yamaçtan inmekte olduğunu gördü. Sanki kendisine bir çanta alınacağını bilmiş gibi büyük bir sevince kapıldı. Hemen sudan çıkarak, pantalonunu alelacele sıska bacaklarına geçirdi. Vücudu ıpıslak ve mosmordu. -Çünkü sel suları soğuk olur-. Maşin-mağazanın geldiğini herkesten önce haber vermek için evlerine koşmaya başladı.... Continue Reading →

Dadaizm Ne Demek?

"Tristan Tzara ve arkadaşları tarafından Fransız edebiyatında 20. yüzyıl başlarında geliştirilen bir akım. Savaşın hemen ardından doğan umutsuzluk, güvensizlik ortamının ürünüdür bu akım. Dadacılar, tutumlarıyla kamuoyunu sarsmak, şaşkınlığa düşürmek ve onun uyuşukluğundan çekip çıkarmak istiyorlardı. Bunun için de yerleşik dil ve estetik kurallarının tümüne başkaldırdılar.Sözcüklerin sözlük anlamlarını bile yadsıdılar. Aşırı ölçüde kapalılığa yönelip alabildiğine çağrışımları... Continue Reading →

Charles Bukowski – Sıcak Su Müziği

BÜYÜK ŞAİR ... " "Kitapların satıyor mu?" "Çekler geliyor." "Genç yazarlara ne öğüt verirsin?" "İçsinler, düzüşsünler, ve bol bol sigara içsinler. "Geçkin yazarlara ne öğüt verirsin?" "Hala hayattaysalar öğüte ihtiyaçları yok demektir." "Sizi bir şiir yaratmaya iten dürtü nedir?" "Neden sıçarsın?" "Reagan ve işsizlik hakkında ne düşünüyorsun?" "Reagan ve işsizlik hakkında düşünmem. Beni hiç ilgilendirmiyorlar.... Continue Reading →

Roy Boyne- Foucault ve Derrida Aklın Öteki Yüzü

"Foucault büyü, delilik, kehanet, inançla tedavi, keramet gösterme gibi farklı akıldışılık biçimlerinin onaltıncı yüzyıl boyunca kuşkucu geleneğin göbeğinde yer almış olduklarını ileri sürer. Rönesans düşünürleri, 'deli olmadıklarından asla emin olamamışlardır'. Kuşkucu gelenek bu dönemdeki önemini büyük ölçüde yeni dünyanın keşfine borçluydu; yeni uygarlıklarla temas kurulmuştu; harikulade masallar kendilerine yeni safdil ve hevesli dinleyiciler bulmuşlardı. Shakespeare'in Hamlet'te... Continue Reading →

J. R. R. Tolkien – Hobbit (Şiir 2)

  “Soğuk, dumanlı dağların ardındaki ıraklara Derin zindanlarla eski mağaralara Düşmeli yolumuz gün doğmadan oralara Efsunlu, soluk altını aramaya   Eskinin cüceleri kudretli büyüler yaptı Çekiçler inerken çınlayan çanlar örneği Karanlık şeylerin uyuduğu, derin mekanlarda Otlakların aşağısındaki boş salonlarda   Kadim kral için, bir de lordu elflerin, Dövüp işledirler nice menevişli altın yığınını Ve yakalayıp... Continue Reading →

Balad Ne Demek?

"Eski Fransız şiirinde görülen biçimlerden biridir. Üç bentten ve bir de ağırlama dizesinden oluşur. Bentler uyak türü, uyak örgüsü ve dize sayısı yönünden birbirine benzer. 19. yüzyılda acıklı aşk, halktan derlenen peri masallarının ya da kanlı olay ve savaşları anlatan şiir biçiminde ürünler niteliğini kazanmıştır. Günümüzde daha çok halk şarkıları anlamında kullanılır" (s. 41).  ... Continue Reading →

Roland Barthes- S/Z

"Söylem 'gerçek izlenimi yaratmak amacında' olduğundan vicdanını rahat tutmak için bir takım ufak tefek olaylar aktarır; büyük yapıların, ciddi simgelerin, görkemli anlamların da bu olayların oluşturduğu önemsiz dipyüzeyden sıyrılarak ortaya çıktıkları sanılır: böylece tüm eleştiri betikte anlamsız bir şeyler olduğu, bir başka deyişle, aslında, doğadan bir şeyler olduğu düşüncesine dayanır: anlam, yüceliğini, yine de not edilmiş olan,... Continue Reading →

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑