“Batı metafizik geleneğini, Varlık’ın anlamı olan zamansallığın (temporality) unutulmasının bir sonucu olarak, Varlık (Being) ve varolanlar (beings) arasındaki tarihi olarak gören Heidegger, bu durumun, söz konusu geleneğin ‘zaman’la girmiş olduğu özel ilişkiden kaynaklandığını düşünür. Heidegger’e göre Platon ve Aristoteles’ten beri, Husserl de dahil olmak üzere, geleneksel ontolojide olmak fiili, (to be) zaman içerisinde devam edip gitmeye işaret etmek üzere kullanılmıştır. Hatta Tanrı ve Formlar da, bütün dünyevi şimdileri kuşatan ebedi bir şimdi içerisinde bir gerçekliğe sahip olarak düşünülmüştür. Buna göre bir şey zamanın belli bir anında var olmadıkça hakiki bir varlığa da sahip değildir. Söz konusu düşünce açısından zaman, şeyleri ve olayları içeren bir kapmışçasına ele alınmış olup, zaman içerisinde olmak (within-time-ness / intratem-porality) ise, gündelik var oluş hareketinin hesap ve organize edilebilmesi amacıyla, ‘ebedi şimdi’ anlamında homojen bir ortam olacak şekilde düzenlenmiştir. Heidegger’e göre, zamansal medyumun bu homojenliği asli (primordial) zamanın düzleştirilmesi ve mevcudiyet-yokluk (presence-absence) dikotomisi ekseninde tarihdışı, ezeli ve ebedi, değişmez bir varlık ve hakikat telakkisinin doğmasıyla sonuçlanmıştır.
Heidegger, Husserci anlamda fenomonelojiyi de, şimdiki zamanın önceliği ekseninde, dolaysız tecrübede bilince verildikleri haliyle fenomenleri elde etme çabasında olmasından ötürü mevcudiyet metafiziği içerisinde görür. Buna karşılık, Heidegger açısından fenomenolojinin gerçek amacı fenomenlere değil, fenomenlerin Varlık’ına odaklanmak suretiyle, kendisini gösteren şeyin, kendisinden görülmesine izin vermek olmalıdır. Yine Heidegger, ‘fenomenolojinin bizim görmemizi sağladığı şey nedir?’ sorusu ise, verili objelere referansla değil, bu objelerle bir arada vuku bulan Varlık’a referansla cevaplar” (s. 136-137).
Küçükalp, Kasım (2008). Batı Metafiziğinin Dekonstrüksiyonu: Heidegger ve Derrida, Sentez Yayıncılık, Bursa.
Bir Cevap Yazın