“…aşk meselesi artık ne tensel tutku yoluyla kirlenmeyle, ne de kişisel çıkarlarla ilgilidir. Neticede esas mesele, aşkın -hem kurumsal bir talep hem de fiili bir yaşantı olarak- tutkulu bir boyut kazanmasının, insan ilişkilerindeki bütünleyici farkındalık denen inceliğin, aşkın sürmesi için kaçınılmaz olan ve hiçbir surette pur amour (saf aşk) gibi ‘aldatıcı’ olmayan, ama kesinlikle elde edilebilecek olan inceliğin hakkını verip vermeyeceği meselesidir. Aşkın cinsellik temeli, tam da bu yüzden önemini korur. Cinsellik kişiyi, çözülüp dağılmaz bir katılıma zorlar. Kişinin ‘saf aşka’ çekilmesini önler, zira saf aşk, aşığı kendisinden, bununla birlikte ötekinin gördüğü ve arzuladığı benlikten, dolayısıyla da ötekinin kendisinin görüldüğünü ve arzuladığını hissetmesini sağlayan benlikten uzaklaştırır. Ancak bilinçli yaşama ve hissetme şeklindeki bu çoklu dönüşlülükte öteki kişi yalnızca cisme değil, özne olarak sevilir. (s. 43)
Luhmann, Niklas (2014). Aşk- Bir Alıştırma, (çev. Akın Terzi), Edebi Şeyler, İstanbul.
Rene Magritte, The Lovers II, 1928
Bir Cevap Yazın