“(fr. pluralisme; alm. Pluralismus; ing. puluralism). Evreni oluşturan varlıkların çok olduğunu, bunların tek bir kaynaktan gelmediğini bildiren öğreti. Tekçiliğin karşıtı olan bu öğretiye göre dünyayı oluşturan varlıklar bireysel ve bağımsız varlıklardır, bunları mutlak bir gerçekliğin biçimleri olarak almamak gerekir, bunlar tek bir kurucu ilkeye indirgenemezler” (s. 111). Timuçin, Afşar (2004). Felsefe Sözlüğü, Bulut Yayınları, İstanbul.
Montaigne – Denemeler
Montaigne'in kendini tarifi ve Okuyucuya mektubu: "Orta boydan biraz daha kısayım ve bu eksiklik yalnız çürkün olmayıp, özellikle yöneticilik niteliğinde olanlar için bir kayıptır aynı zamanda. Çünkü böyle bir makamın saygınlığı için gereken beden soyluluğundan yoksunluk söz konusudur. Caius Marius 1.80'den kısa boylu olanları askere almazdı. Ben de olsam bir asker beklenen boydan yoksunsa,... Continue Reading →
Niklas Luhmann- Aşk
"...aşk meselesi artık ne tensel tutku yoluyla kirlenmeyle, ne de kişisel çıkarlarla ilgilidir. Neticede esas mesele, aşkın -hem kurumsal bir talep hem de fiili bir yaşantı olarak- tutkulu bir boyut kazanmasının, insan ilişkilerindeki bütünleyici farkındalık denen inceliğin, aşkın sürmesi için kaçınılmaz olan ve hiçbir surette pur amour (saf aşk) gibi 'aldatıcı' olmayan, ama kesinlikle elde edilebilecek olan... Continue Reading →
Bertrand Russell – Dış Dünya Üzerine Bilgimiz
"Dolaysız veriler dünyasında hiçbir şey sürekli değildir, dağlar gibi, oldukça sürekli gibi gördüğümüz şeyler bile, ancak biz onlara bakarken veri olurlar ve başka zamanlardaki varoluşları dolaysız veri değildir. Her şeyi kaplayan bir uzam verilmişse de, uzamsal denebilecek değişik duyulara göre her kişi için birçok uzamlar vardır. Deney bize bunlardan bağlılaşım yoluyla bir uzam elde... Continue Reading →
Kojin Karatani-Metafor Olarak Mimari Dil, Sayı, Para
"...doğa deniz kabukları gibi görünüşte doğal nesnelerle sınırlı değildir; aynı zamanda insan tarafından yapılan ancak yapıları -nasıl yapıldıkları- hemencecik görülemeyen şeyleri de içerir. Bu şeylere doğal dil denir, çünkü yapılışları aşikar değildir. Marx'ın Kapital'e yazdığı girişte tarihi doğal tarih olarak görmekte ısrar etmesi de tam da bu nedenledir. Marx'ın 'doğal tarih'i, bütün yapmaları içine alan Geist'a benzemez.... Continue Reading →