UZUN BİR ÖYKÜ "Hiç kimsenin kafesine Koyamayacağı bir kuş Kaçmasını öylesine Uçmasını böylesine Unutmuş. Bir insan sesine Gelip konmuş." (s. 18) Asaf, Özdemir (2015). Yalnızlık Paylaşılmaz, YKY, İstanbul.
Oğuz Atay – Korkuyu Beklerken
Tahta At adlı öyküden... "Bize şimdi yeni bir hava getir, Tahta Atın nasıl yapıldığını anlat. Tuzak nasıl kuruldu, onun şarkısını söyle. Şehrin girişinde sağlamlığını bugün de koruyan duvarlar Romalılardan kalmadır. Sen bize güzel bir masal anlatırsan, dedim ona, ben de senin sayende dünyaya belki yeni bir şeyler söylerim. Gördüğünüz kuyuda bir zamanlar bütün şehre yetecek... Okumaya Devam et →
Grimm Kardeşler – Grimm Masalları Cilt 1
Ay “Çok eski zamanlarda bir ülke vardı; orada geceler sanki üzerine tül çekilmiş gibi kapkaranlıktı. Çünkü orada hiç ay doğmuyordu. Gökte hiç yıldız görünmüyordu. Dünyanın yaratılışında gece ışığı yeterli geliyordu. Bir gün bu ülkeden dört çocuk seyahate çıktı; yolları başka bir ülkeye çıktı. Orada güneş dağları ardında kayboluyor, sonra da parlak bir küre bir... Okumaya Devam et →
Tulepbergen Kaipbergenov – Karakalpak Kızı
"Sen burada kadın yöneticisi mi olursun?' 'Kadın kollarından söz ediyorsanız evet.' 'Aha, demek sen. Adalet istiyorum,' diye heyecandan bağırdı. İnce sakalını çekiştirerek kavgacı bir tavırla ekledi: 'İnsan söz vermişse tutmak zorunda değil mi? Cevap ver!' 'Elbette!' Yaşlı adamın ne istediğini anlamaya çalışan Cumagül’ün sesi inandırıcı çıkmamıştı. 'Verdiğim söz için başlık almışken nasıl olur da!' 'Demek... Okumaya Devam et →
Fernando Pessoa – Huzursuzluğun Kitabı
"Okuyarak, düşlere dalarak, yazmayı düşünerek, düşüncelerin kaprisli rüzgarına göre akan, tutkulardan arınmış, kültürlü bir hayat sürsem, sıkıntının kıyılarında dolaşacak kadar yavaş, sıkıntıya hiç düşmeyecek kadar iyi kurulmuş bir hayat. Heyecanlardan ve düşüncelerden uzak o hayatı, heyecanların düşüncesiyle ve düşüncelerin heyecanıyla yaşasam. Çiçeklerle çevrili, karanlık bir göl gibi güneşin altına uzansam, altın rengine boyansam. Gölgelerin... Okumaya Devam et →
Grimm Kardeşler – Grimm Masalları Cilt 1
Köylü ile Şeytan “Bir zamanlar çok kurnaz bir köylü kadın vardı. Onun yaptıkları hakkında çok şey anlatıldı. Ama en güzel öyküsü şeytanı nasıl faka bastırdığını anlatandı. Kadın tarlasında bütün gün çalıştıktan sonra eve dönmeye karar verdi. Ama akşam karanlığı basmıştı bile. Tarlanın ortasında bir yığın mangal kömürü görünce çok şaşırdı ve oraya yaklaştı.... Okumaya Devam et →
Paul Auster – Yükseklik Korkusu (Mr. Vertigo)
"Bu konuşmamızı izleyen bir saat boyunca bir önceki rekorumu ikiye katlamayı başardım, otuz-otuz beş santim kadar yükselebildim. Karanlık çöktüğünde yerden yetmiş beş santim kadar yükseğe çıkabiliyordum artık; böylece Yehudi Usta'nın önsezileri doğrulanmış oluyordu, havaya yükselme sanatının nedenlerinin ve sonuçlarının içyüzünü kahin gibi görmüştü. Heyecanım görülecek gibiydi -yerden bu kadar yüksekte havada asılı durduğumu hissediyordum, sözcüğün... Okumaya Devam et →
Grimm Kardeşler ve Grimm Masalları
“Grimm Kardeşler olarak da bilinen Jakob Grimm (1785–1863) ve Wilhelm Grimm (1786–1859) tarafından derlenen masallar Alman edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. Külkedisi, Parmak Çocuk ve Cesur Terzi gibi dünya çapında ün salmış ve günümüzde hemen her çocuğun dinleyerek büyüdüğü bu masallar aslında Alman halkının gelenek ve göreneklerinin temelini oluşturan hakikati içeren tarihi belge niteliği... Okumaya Devam et →
Maksim Gorki – Çocukluğum
"Büyükannem cumartesileri ve bayram günleri akşam ayinleri için beni kiliseye götürürdü. Orada, kimin hangi Tanrıya dua ettiğini anlardım hemen: rahibin ve zangoçun sözleri büyükbabamın Tanrısına, ahalinin sözleriyse büyükannemin Tanrısına yönelikmiş gibi gelirdi bana. O zamanlar bana acı veren bu birbirinden ayrı Tanrıların bulunduğu şeklindeki çocukça düşünceyi, şimdi ancak kaba çizgileriyle açıklayabiliyorum. Yalnız kesin olarak o... Okumaya Devam et →
Jerzy Kosinski – Boyalı Kuş
"Gavrila'nın yardımıyla ilk kitabımı okudum. Önce annesini, sonra da babasını yitirip, benim gibi yeryüzünde tek başına kalan bir çocuğun karşılaştığı çeşitli güçlükleri anlatıyordu. Kitabın adı 'Çocukluğum'du. Gavrila, bunu yazan Maksim Gorki'nin Sovyet yazarlarının en büyüklerinden biri olduğunu anlattı bana. Eserleri, kitaplığın birkaç rafını dolduruyor, kendisi bütün dünyada tanınıyordu. Gorki'nin kitabını birkaç kere okudum. Onu okudukça... Okumaya Devam et →
Gabriel García Márquez -Albaya Kimseden Mektup Yok
"Postacı doğru onların yanına geldi. Albay geriye bir adım attı. Dayanılmaz bir kaygının etkisi altında mühürlü zarfın üstünü okumaya çalıştı. Postacı torbayı açtı. Doktora gazete paketini verdi. Sonra özel mektupların bulunduğu zarfı yırttı. Elindeki listeyle karşılaştırdı. Zarfların üstündeki adresleri bir bir okudu. Doktor gazeteleri açtı. 'Hala Süveyş sorunu,' dedi. 'Batı ağırlığını yitiriyor.' Albay başlıklara bakmadı.... Okumaya Devam et →
Edip Cansever – Ben Ruhi Bey Nasılım
BİR ÇİÇEK SERGİCİSİ DER Kİ "Bin dokuz yüz on iki miydi, bin dokuz yüz elli iki miydi Güneşli bir öğle miydi, çiçekler gölgesiz miydi Ellerim kirli miydi Neydi Çiçeklere su mu serpiyordum, bir karanfil çok mu uzaklardan gelmişti Bilmem ki Benim bütün yaşamımda hep karanfiller olmuştur Her zaman hatırlarım Sanki bir karanfilden sürekli doğmuşumdur Bin... Okumaya Devam et →
Dino Buzzati – Tatar Çölü
"Bu tuhaf durumu düşünürken Giovanni, askerin hâlâ yanıt beklediğini fark edince, mekanik bir biçimde parolayı söyledi: 'Mucize', 'Sefalet' diye mırıldandı nöbetçi, silahını indirerek. Parola mübadelesi sonrası derin bir sessizlik oldu, bu sessizlikte şarkının sözlerini mırıldanan ses öncekinden de daha güçlü duyuluyordu. Sonuçta Drogo ne olduğunu anladı ve tepeden tırnağa bir ürpermeyle titredi. Suydu bu, evet,... Okumaya Devam et →
Ziya Gökalp – Şiirler ve Halk Masalları
YARADILIŞ Türk Kozmogonisi I. "Önceleri yoktu Gündüz, Görünmezdi aydın bir yüz; Doğmamıştı henüz gökler, Ne Ay, ne Gün, ne de Ülker; Yoktu hala nur ordusu; Vardı yalnız bir kara su! Bir gün deniz dalgalandı, İçinden bir kuş uyandı: Demir gaga, demir pençe, Adı Tuğrul, uçtu yüce. Yumurtası düştü: şırakkk.. Kırılınca... Okumaya Devam et →
17 Ağustos Akşamı Venüs Doğu Uzamında En Büyük!
Botticelli, Venüs'ün Doğuşu "Venüs çok eski bir Latin tanrıçasının adıdır. Meyve bahçelerinin koruyucusu olarak saygı gören Venüs sonradan Yunan etkisi altında Aphrodite ile bir tutulmuştur. Aeneas'ın anası sayılan Venüs İmparatorluk çağında Gens îulia'nın atası sayılmıştır (Aeneas)." (s. 290). "APHRODİTE'NİN DOĞUŞU: Aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite'nin doğuşu üzerine iki ayrı kaynağımız vardır: Biri Hesiodos,... Okumaya Devam et →
Ahmet Hamdi Tanpınar – Aydaki Kadın
"Suat kendi tablosunu etajerlerden birinin üstüne asmıştı. Fakat etajerin üstünü yan yarıya boşaltmış, sadece Selim'in koyu jad lacivert rengi ve biraz da biçimi için beğenip aldığı ucuz, ne idüğü belirsiz bir vazoyu yerinde bırakmıştı. Zaten tablonun etrafını da boşaltmıştı. Resim ilk bakışta kahverengi, lacivert, koyu yeşil renkleriyle, onların susturduğu, aslına irca ettiği mavileriyle karanlık görünüyordu.... Okumaya Devam et →
Bilge Karasu – Troya’da Ölüm Vardı
Acı Kök Yağmurun Tadında'dan... "Beni yalnızken gördüğü zamanlar daha sevinçli, beni yalnızken görmek istiyor, farkındayım. Ama beni yalnızken görmeğe alışırsa bir çeşit kaçmaya gitmiş olacak, onu istemiyorum. Kaçmamalı, bilenmeliyiz. Kaçan insanlardan söz açmıştık bir gece, bana «bulmağa hazırdın» dediği gece, kaçanlar var demiştik, bir de sığmak bulanlar, sığmağı bulanlar onu aramış olanlar, arayarak göklerin altında... Okumaya Devam et →
Yusuf Has Hacib – Kutadgu Bilig
"Hakan dedi: İyi iki türlüdür 872 Bunlardan biri doğrudan iyilik yolunu tutandır Biri anadan doğma iyidir Bak iyi olup doğru yolda yürür Bir diğerinin iyiliği ödünçtür Kötüye katılırsa kötülük yapar ... Okumaya Devam et →
William Blake – Vahiy Kitapları
"Gün ağarıyor, gece yitip gitmekte, nöbetçiler terk ediyor yerlerini; Mezarlar parçalanmış, baharlar saçılmış, kefenler sarılmış; Ölülerin kemikleri, onları saran balçık, kuruyup büzülmüş; kirişler Canlanıyordu sarsılarak, ruh katıyordu harekete, nefese, ayıklığa, Sıçrıyordu birden tıpkı salıverilmiş tutsaklar gibi, zincir ve bağları ansızın parçalanmışcasına. Bırak da koşup gitsin arazide değirmende un öğüten köle, Bırak da baksın göğe... Okumaya Devam et →
Aleksandr Bogdanov – Kızıl Yıldız
"Mektup, Netti’min de çok iyi bildiği benim ana dilimde yazılmıştı. İşte mektupta okuduklarım: ‘Sevgili Lenni! Eski özel ilişkilerimle ilgili olarak seninle hiç konuşmadım, ama bunun nedeni, hayatımın hangi dönemi olursa olsun senden gizlemek istemem değildi. Ben senin parlak zekana ve soylu yüreğine derinden inanıyorum; bizim yaşam ilişkilerimizin bazılarının senin açından ne olursa olsun yabancı... Okumaya Devam et →
Tolstoy – Diriliş
"<<Millet ölüyor,>> diye düşündü. <<Çocuklar beslenemedikleri için ölüyorlar. Kadınlar ölesiye çalışıyorlar. Herkes, hele yaşlılar doğru dürüst beslenemiyorlar. Böylece de millet, korkunçluğunu kavrayamadığı bir duruma doğru adım adım ilerliyor; bundan şikayetçi de değil üstelik. Biz de sonunda bu hali olağan, doğal bir şeymiş gibi karşılıyoruz.>> İşler gün gibi açıktı oysa: Çocuklarla yaşlılar süt bulamadıkları... Okumaya Devam et →
Henry David Thoreau – Doğal Yaşam ve Başkaldırı
YALNIZLIK "Zamanın büyük çoğunluğunda yalnız olmanın sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Biriyle beraber olmak, en iyisiyle bile olsa bir süre sonra yorucu ve zihin dağıtıcıdır. Yalnız olmayı seviyorum. Yalnızlıktan daha samimi ve sıcakkanlı bir arkadaş tanımadım. Dışarı çıkıp insanların arasına karıştığımızda, odamızda olduğumuzdan çok daha yalnız oluruz. Düşünen ve çalışan bir adam nerede olursa, olsun her... Okumaya Devam et →
Leylâ Erbil – Cüce
‘’Çetrefil sorunlarla boğuşmaktasın; gün günden yıl yıldan yenemediğin bu kaçıştan ya da bu derin sevdadan söz etmek zorunda duyumsuyorsun kendini okura… Okura mı? Hani yoktu onlar? Onlar için yazmazdın sen hani? Yazmıyorsun! ; ama hala kolladığın birkaç kişi var. ‘’Hiç oluş’’a doğru yol alışı arzu ve istençle aramana tanık olsunlar istiyorsun onlar; ‘’unutuluş’’a gögüs germeye... Okumaya Devam et →
Tolstoy – İtiraflarım
"Bilgeliğimiz ne kadar kesin olsa da, yine de hayatın anlamını öğrenmeyi bahşetmedi bize. Hayatı yaşayan bütün insanlar, milyonlarca insan, hayatın anlamından hiç şüphe etmiyor. Gerçekten en karanlık çağlardan beri, hakkında birşeyler bildiğim hayat var olduğundan beri, hayatın boş olduğu hakkında bana da hayatın anlamsızlığını ispat eden o görüşleri tanıyan insanlar, yine de yaşamış ve... Okumaya Devam et →
Turgut Uyar – Göğe Bakma Durağı
DURMUŞ, SÜT MAVİ GECESİNE "Benim savaşım yıllarca sonra Dilden dile gezecek. Şen olsun, karanlık gerdeğinde Dişisinde erkekçe tad alan böcek… Bir tohum atılmış toprağa Âdem’den Sabırsız ve ürkek Durmuş, süt mavi gecesine yazların Bağlı karaların en kabasına En incesine beyazların Bir nemli sevda içinde sevinçli Ergeç boy verecek. Bir şarkı söyleyin ne olur, kızlar... Okumaya Devam et →
Turgut Uyar 91 Yaşında!
GEYİKLİ GECE "Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta Her şey naylondandı o kadar Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı. Ama geyikli geceyi bulmadan önce Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk. Geyikli geceyi hep bilmelisiniz Yeşil ve yabanî uzak ormanlarda Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan Hepimizi vakitten kurtaracak Bir yandan toprağı sürdük Bir yandan... Okumaya Devam et →
Alice K. Turner – Cehennemin Tarihi
"Viking cehennemi de Niflheim diye adlandırılıyordu. Buranın, Dünya Ağacı’nın, Yggdrasil’in köklerinin altında, en kuzeydeki yer olduğu düşünülüyordu. Doğusu devlerin ülkesi Jotunheim, güneyi büyük boşluk Ginnugagap’ın ötesinde dev Surl'un yönettiği ateşli bir bölge olan Muspell’di. Midgard, ya da Orta Yer bizim dünyamızdı. XII. yüzyılda İzlandalı şair Snorri Sturluson’un yazdığı Prose Edda da, Tartaros’un Erebus ya da... Okumaya Devam et →
Gilles Deleuze – Claire Parnet Diyaloglar
"Gitmek, kaçıp kurtulmak, bir çizgi çizmektir. Lawrence'a göre, edebiyatın en üstün nesnesi: <<gitmek, gitmek, kaçıp kurtulmak... ufuğu geçmek, başka bir hayata girmek...>> İşte Melville pasifiğin ortasında kendini böyle bulur. O gerçekten ufuğun çizgisini geçti. Kaçış çizgisi yersizyurdsuzlaşmaktır. Fransızlar bunun tam olarak ne olduğunu bilmezler. Tabii ki onlar da herkes gibi kaçar giderler, ama yalnızca... Okumaya Devam et →
Şefik Can – Klâsik Yunan Mitolojisi
İKARİOS'UN ÖLÜMÜ "Bir gün, bu uzun ve bitmez seyahatleri sırasında Dionysos, İkarios'un evine geldi, oraya misafir oldu. Kendisini çok iyi karşıladılar, izzet ikramda bulundular, gitmeden evvel Dionysos kendisine gösterilen misafirperverliğe karşılık olarak ev sahibine üzüm yetiştirmenin usulünü, bağcılık fennini ve şarap yapmayı öğretti. Bağbozumu gelince, İkarios, bu esrarlı içkiden yalnız kendisinin faydalanmasını düşünmedi, üzümün faydasını, şarabın... Okumaya Devam et →
Charles Bukowski – Ölüler Böyle Sever
"Adın ne?" diye sordum. "Jeannie." "Bardakların nerede Jeannie?" Duvardaki rafı işaret etti. Gidip iki su bardağı aldım. Lavabo vardı. Bardaklara birer parmak su koyup yanına gittim, bardakları masaya koydum, şişeyi açtım ve bardaklara viski doldurdum. Yatağın kenarına oturmuş içiyorduk. Nevrolojik bir patlama bekliyordum, psikopati. Oysa normal görünüyordu Jeannie, sağlıklı hatta. Viskiyi seviyordu ama. Benden... Okumaya Devam et →