YALNIZLIK
“Zamanın büyük çoğunluğunda yalnız olmanın sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Biriyle beraber olmak, en iyisiyle bile olsa bir süre sonra yorucu ve zihin dağıtıcıdır. Yalnız olmayı seviyorum. Yalnızlıktan daha samimi ve sıcakkanlı bir arkadaş tanımadım. Dışarı çıkıp insanların arasına karıştığımızda, odamızda olduğumuzdan çok daha yalnız oluruz. Düşünen ve çalışan bir adam nerede olursa, olsun her zaman yalnızdır. Yalnızlık, bir insanla yakınları arasındaki mesafenin millerle sayılmasıyla ölçülmez. Cambridge Üniversitesindeki arı kovanı gibi bitişik odalardan birinde oturan gerçekten çalışkan bir öğrenci, çöldeki bir derviş kadar yalnızdır. Çiftçi bütün gün, tarlada yalnız başına toprağı çapalar, bitkileri budar ve kendini yalnız hissetmez çünkü bir işi vardır; gece eve geldiğinde bir odada oturup düşünceleriyle baş başa kalır kalmaz, “insan yüzü gördüğü”, eğlendiği ve kendine gün boyu yalnızlığının ve emeğinin mükafatını gördüğü yerde olması gerekir. Böylece çiftçi, öğrencinin gece boyunca ve günün büyük bir kısmı, evde nasıl sıkılmadan ve bunalıma girmeden oturabildiğine şaşırır, ama öğrencinin, evin içinde de olsa, tıpkı çiftçinin tarlada çalışması gibi, kendi tarlasında çalıştığını, odunlarını kestiğini, daha yoğunlaştırılmış bir formda da olsa eğlence ve arkadaşlık aradığını anlayamaz.
Toplum genellikle çok bayağıdır. Sık sık görüştüğümüz için, arada kalan zamanda birbirimiz için yeni bir değer edinecek zamanımız olmaz. Günde üç defa yemekte buluşuruz, her defasında küflü birer peynir olarak kendimizden kendimizden yeni tatlar vermeye çalışırız. Görgü kuralları ve kibarlık adı altında bir dizi kuralı benimseyerek bu sık buluşmaları katlanabilir hale getirir, böylelikle böylelikle birbirimize savaş açmamış oluruz. Her gün postahanede, sosyal ortamlarda ve geceleri ateşin etrafında buluşuruz; sıkışık yaşar birbirimizin yolunda dururuz; ayaklarımız birbirimize takılır, bence bu nedenle de karşılıklı saygımızdan bir şeyler eksilir. Daha az görüşerek de önemli ve duygusal konularda yeterli iletişimi kesinlikle gerçekleştirebilirdik. Bir fabrikadaki kızları düşünün; hiç yalnız kalmazlar, ancak rüyada yalnız kalırlar. Benim yaşadığım yerdeki gibi, bir mil kareye bir insan düşseydi daha iyi olurdu. Bir insanın değeri derisinde değildir ki, değerini anlamamız için dokunmamız gereksin”(s. 153-154-155)
Thoreau, Henry David (2007), Doğal Yaşam ve Başkaldırı, (çev. Seda Çiftçi), Kaknüs Yayınları, İstanbul.
Bir Cevap Yazın