“Büyükannem cumartesileri ve bayram günleri akşam ayinleri için beni kiliseye götürürdü. Orada, kimin hangi Tanrıya dua ettiğini anlardım hemen: rahibin ve zangoçun sözleri büyükbabamın Tanrısına, ahalinin sözleriyse büyükannemin Tanrısına yönelikmiş gibi gelirdi bana.
O zamanlar bana acı veren bu birbirinden ayrı Tanrıların bulunduğu şeklindeki çocukça düşünceyi, şimdi ancak kaba çizgileriyle açıklayabiliyorum. Yalnız kesin olarak o günlerden hatırladığım bir şey var o da büyükbabamın Tanrısının yüreğimde yalnız korku ve düşmanlık duyguları uyandırdığıydı. Bu Tanrı kimseyi sevmiyor, öfkeli gözlerle herkesi kolluyor ve insanlarda her şeyden önce kötülük ve günah bulmaya çalışıyordu. İnsanlara güvenmediği de açıktı, onlardan durmadan pişmanlık bekliyor ve cezalandırmaktan hoşlanıyordu.
O çağlarda, Tanrı hakkındaki düşüncelerim ve bende doğurduğu duygular ruhumun biricik besiniydi; hayatımın en güzel düşünce ve duyguları!.. Diğer bütün konular bende hüzün ve tiksinti doğurup, adilik ve vahşetleriyle ruhumu yaralamaktan öteye geçmiyordu. Beni çeviren dünyanın en iyi en cana yakın varlığı Tanrıydı. Bütün yaratıkların dostu olan büyükannemin Tanrısından söz ediyorum tabii. Kendi kendime büyükbabamın böylesine iyi bir Tanrıdan nasıl habersiz olabileceğimi soruyordum.” (s. 135-136)
Gorki, Maksim (1973). Çocukluğum, (çev. Süleyman Nebioğlu), MAY Yayınları, İstanbul.
Bir Cevap Yazın