“Gavrila’nın yardımıyla ilk kitabımı okudum. Önce annesini, sonra da babasını yitirip, benim gibi yeryüzünde tek başına kalan bir çocuğun karşılaştığı çeşitli güçlükleri anlatıyordu. Kitabın adı ‘Çocukluğum’du. Gavrila, bunu yazan Maksim Gorki’nin Sovyet yazarlarının en büyüklerinden biri olduğunu anlattı bana. Eserleri, kitaplığın birkaç rafını dolduruyor, kendisi bütün dünyada tanınıyordu. Gorki’nin kitabını birkaç kere okudum. Onu okudukça umut doluyordu içime.
Şiirleri de seviyordum. Duaları andırıyordu şiirler. Üstelik çok daha güzeldiler ve anlaşılabilir şeylerdi. Ama ne insanın günleri bağışlanıyordu bunlar okununca ne de günahları. Zevk için okunurdu şiir. Tatlı, kaygan sözcükler, iyi yağlanmış değirmen taşları gibi birbirini sürüklerdi.
Okumanın dışında, Gavrila, bana başka önemli dersler de veriyordu. Dünya düzeninin Tanrıyla ilgisi bulunmadığın, Tanrının dünyada yapacak şeyi olmadığını Gavrila’dan öğrendim. Bunun nedeni de çok açıktı; Tanrı yoktu. Boş şeylere inanan aptal kişileri aldatmak için papazlar tarafından uydurulmuştu. Ne Tanrı vardı ne de oğluyla Ruhul Kudüs. Ne hayalet vardı, ne hortlak, ne mezarlarından fırlayan vampirler; ne de günahkarların peşinde dolaşan kadın yüzlü ölüm. Bütün bunlar, dünya düzenini anlamayan, kendi güçlüklerine inanmayan, kör inançlara saplanan cahilleri uyutmak için uydurulmuş masallardı.
Gerçek olan, insanın kendi yolunu kendi eliyle çizdiği, geleceğinin tek hakimi olduğuydu. Herkes aynı ölçüde önemliydi. Her şeyden önce de eyleminin yönünü ve amacını bilmeliydi insan. Eyleminin yalnız kendini bağladığına inanan, büyük bir yanlışlığa düşerdi. Bir araya gelen eylemler, yavaş yavaş toplumu kurarlardı. Bir kadının elinde, körü körüne kumaşa batıp çıkan iğne, güzel bir işlemenin ortaya çıkışına katkıda bulunurdu.
İnsanlık tarihinin kurallarına göre, adsız insan yığınları arasından, belirli zamanlarda, olağanüstü birileri çıkardı. Bu bilge kişi, üstün yetenekleriyle baş olur, renkli iplikleri elindeki resmin dolambaçlı yollarından geçiren nakışçı gibi ulusları yönetip, düşüncelere, eylemlere yön verirdi.” (s. 195-196).
Kosinski, Jerzy (1974). Boyalı Kuş, (çev. Aydın Emeç), E Yayınları, İstanbul.
Bir Cevap Yazın