“Hey gidi küçük sinsiler, komedi oynayanlar, iki yüzlüler, nasıl da dokunaklı halleri vardır onların! İnanın bana, hepsi böyledir, göğe küfrettikleri zaman bile. İster Tanrıtanımaz olsunlar ister dindar, ister Moskovalı olsunlar ister Bostonlu, hepsi de babadan oğula Hristiyan. Ama doğrusu, artık ne baba var, ne kural! O zaman özgürdür insan, davranıp kendini kurtarması gerekir, hele özgürlüğü... Okumaya Devam et →
Neval El Seddavi – Sıfır Noktasındaki Kadın
"Ne zaman yürümeye başlasam düşerdim. Sanki arkadan bir güç iterdi de beni, yüzüstü yere kapaklanırdım; ya da sanki önümden bir şey bana abanırdı da, arka üstü yere otururdum. Beni ezmek isteyen havanın baskısıydı bu, beni derinliklerine çekmek isteyen toprağın çekişi gibiydi. Hepsinin ortasında da ben vardım, ayağa kalkmak için, ellerimle kollarımla mücadele eden, debelenen... Okumaya Devam et →
D. H. Lawrence – Oğullar ve Sevgililer
"Birkaç dakika karanlık denizin üstünde esen boğuk rüzgarı dinleyerek sustu Paul. Sonra, "Hiçbir zaman gerçekten benim olmayı istemedin değil mi?" dedi. "Evet, seninim." "Hayır çünkü boşanmak istemiyorsun." Çözemeyecekleri bir düğümdü, öylece bıraktılar, alabildiklerini aldılar ve ulaşamadıklarını bilmezlikten geldiler. Paul başka bir kez, "Baxter'a kötü davrandığını düşüyorum," dedi. Clara'nın onu annesi gibi yanıtlamayacağını yarım yamalak tahmin... Okumaya Devam et →
Emile Zola – Thérese Raquin
"Umutsuzluktan umuda geçerek, kendini mahkum edip sonra bağışlıyarak saatlerce böyle konuşuyordu. Bazen sert bazen şikayetli, hasta bir küçük kız sesiyle konuşuyordu. Kafasından geçen bütün acizlik ve gurur, pişmanlık ve isyan düşüncelerine uyarak döşemeye kapanıyor sonra doğruluyordu. Hatta bazen Mme Raquin'in önünde dize gelmiş olduğunu unutuyor, tek başına yaptığı konuşmaya hayalinde devam ediyordu. Kendi sözleriyle iyice... Okumaya Devam et →
Julian Barnes – 10½ Bölümde Dünya Tarihi
Kaçak yolcu ''Anlıyorsunuz ya, aydınlığa kavuşturmak istediğim bir şey var: Şu Gemi konusu. Belki de siz hâlâ bütün kusurlarına rağmen Nuh'un doğa koruyucuların öncüsü gibi bir şey falan olduğunu, hayvanların yok olmalarını istemediği için onları bir araya topladığını, bir zürafayı bir daha görememe fikrine katlanamadığını, bütün bunları bizler için yaptığını düşünüyorsunuz. Gerçek hiç... Okumaya Devam et →
Sevgi Soysal – Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu
"Kendimi bir bilgisayar gibi programladım. Sabahları 5.30'da kalkıyorum. Yarım saat jimnastik. Sonra, heladaki musluğa taktığım lastik boruyla soğuk duş. Giyinip kahvaltıdan önce biraz okuyorum. Herkesin uyuduğu bu sabah saatlerini seviyorum. Sabahları kendi kendime uyguladığım bu özel 'faşizm' özgürlük duygusu veriyor bana. Gün boyunca bir yığın ufak kural koyuyorum kendime. Her gün sekiz sayfa yazmak gibi.... Okumaya Devam et →
Zeynep Avcı – Ahşap Köşkün Hanımefendisi
"Bunca zaman uğraşmışlardı, kocası ayrı, kardeşi ayrı. Ama, Hanımefendiyi o sabahın kör karanlığında, kendi kendine vardığı bu noktaya getirmeyi başaran onlar değildi. karar tümüyle O'nundu. Yine kimseye kulak asmamıştı ve yine, nasıl, nerelerden geçerek bu noktaya vardığını anlamak olanaksızdı. Yine aynı annesiydi karşısındaki. Ölümlerin, kederlerin, hüzünlerin bile değiştiremediği, başına buyruk annesi... 'Kimdi o?' 'Annem.'... Okumaya Devam et →
Madan Sarup – Post-Yapısalcılık ve Postmodernizm
"Kitaba en etkili üç post-yapısalcıyı tartışarak başladım: Lacan, Derrida, Foucault. Lacan'a, Lacan'ın psikanaliz kuramına genel bir giriş olan 1. bölüm, Lacancı kuramın benliğin toplumsal ve dilsel inşasını düşünmeye ilişkin bir yol önerdiğini ileri sürdü. Devrim öncesi toplumdan miras alınan 'karakter yapıları' dönüştürülene dek siyasal devrim tamamlanamayacağından, birey ile toplum arasındaki karşıtlığın üstesinden gelecek bir... Okumaya Devam et →
Tezer Özlü – Yaşamın Ucuna Yolculuk
"Daha sonra aklın sınırlarını zorladın, diyorum. Çünkü aklın sınırları can sıkıcıydı, yaşamboyu yeterli olamazdı. Bir boyut daha kazanmak gerekirdi, herkesin erişemediği bir boyut daha kazanmak, diyorum. Akıldan öte giden, akıldan daha derinlere varan bir boyut olmalıydı. Ve küçük yaşlarımdan beri beni ilgilendiren deliliğin boyutlarına ne denli gerçek ve ne denli cesur atılımımı düşünüyorum. Yaşamımda... Okumaya Devam et →
Ian Almond – İbni Arabi ve Derrida Tasavvuf ve Yapısöküm
"Mükerreren karşı karşıya kaldığımız Derrida ve İbni Arabi'nin sonsuz hermenötiği arasındaki temel fark aslında mesajın sorusuna dayanmaktadır. Hermenötik kelimesinin (etimolojisini hatırlarsak, peygamber [Tanrı'nın haberini taşıyan]Hermes'ten geliyor) tam temelinin içine kurulmuş, bir varlıktan diğerine tek, spesifik bir şey söylemek için gönderilmiş bir mesaj olarak metin düşüncesi Derrida'nın hahamsal/Rousseaucu yorumlamadan hoşlanmamasına açıklamaktadır -bu anlayış yorumu (Alan... Okumaya Devam et →
Nermi Uygur – Dilin Gücü
"Bana kalırsa, susmanın kuruluşunu bilmek isteyenlerin yapacağı en doğru şey, 'susma'yla ilgili dil anlatımlarını gözden geçirmektir. Susma görünümünü aydınlatmak için başvurulabilecek bilimsel (örneğin psikolojik, fizyolojik, sosyolojik, daha da bir yığın 'lojik'li) tutumlar ne olursa olsun, susma üzerindeki konuşmaların, şaşılacak bir sağduyu ile; susmayı yeryer canevinden yakalayacağına inanıyorum. Susmayla ilgili söz ve kavramların dallıbudaklı işleyişine... Okumaya Devam et →
Sevgi Soysal – Yenişehir’de Bir Öğle Vakti
“Deli büyük bir dikkatle bakıyordu caddenin yukarısına doğru. Bando sesi yaklaşınca gülümsemeye başladı. Gittikçe yaklaşıyordu merasim bandosu. Kırmızı giysili trampet takımı görünmüştü bile. Yaklaşan bandonun gürültüsü arasında piyangocunun sesi kayboldu. Deli kaldırımda gülümseyerek duruyordu. Artık Kızılay Meydanını geçmişti bando. Bando şefi uzun sopasını yukarı fırlatıyor, havada çeviriyor, büyük bir ustalıkla yapıyordu gösterisini. Trampet ve... Okumaya Devam et →
Edip Cansever – Yerçekimli Karanfil (Toplu Şiirleri I)
İDRİS’LE KONUŞMA “- İdris, sen ne yapıyorsun kuşların yanında - İdris’le konuşuyorum Kuşları okuyorum içimde, ağacın kuşlarını Yeni pişmiş çilekli reçeli gibi kaynayan Dalların üzerinde Gemilere dadanan kuşları okuyorum bir de Göklerde bir başına dolaşan Görkemle Büyük denizlerdeki yalnız kuşları Ve okuyorum yıllardır bütün yalnızlıkları Okuyorum da Kuş olsun, insan olsun Yalnızlık sevmesini bilmeyenlerin... Okumaya Devam et →
Yaşar Kemal 95 Yaşında!
Yaşar Kemal – Yer Demir Gök Bakır “Kazdağı derler bir dağ var, batıda, deniz kıyısında. Sarı Kız ermişi orada yatar. İşte bu Kazdağında bir ulu kişi varmış. O zamanlar bu dünyada iki tek iki ulu kişi varmış. Bir tanesi Kazdağında, bir tanesi de şu bizim Torostaki bizim şu Taşbaş Memedin dedesi, Ulu Taşbaş Memet...... Okumaya Devam et →
Tarık Dursun K. – Sevmek Diye Bir Şey
"Uzaklarda, çok uzaklarda bir yerde boğumlu ev saksıları içinde toprağına sımsıkı yapışmış, yumruk köklü karanfillerin tomurları açıyordu. Erkek bunu biliyordu, kadın da biliyordu. Boğumlu saksıların bellerine renkli krepon kağıtları sarılmıştı. Karanfiller akşamüstlerine doğru kopartılıyorlardı. Bayan ellerde, incecik, naylon kağıtlara desteklenerek yine baylan ellere götürülüyorlardı. Karanfiller hiç mi hiç eksilmiyorlardı. Onlar, hep uzaklardan, çok... Okumaya Devam et →
Roland Barthes – Yas Günlüğü
28 Ekim "Anneciğimin cenazesini (JL ve refakatçi ile birlikte) Paris’ten Urt’e götürüyoruz: Sorigny’de (Tours’u geçtikten sonra) herkesin gittiği adı kötüye çıkmış küçük bir kahvede yemek molası veriyoruz. Refakatçi orada Haute-Vienne’e cenaze götüren bir ‘meslektaşına’ rastladı ve onunla yemek yedi. Ben Jean-Louis ile meydan tarafında (ölülerin anısı için yapılmış o korkunç... Okumaya Devam et →
Cesare Pavese – Güzel Yaz
"Bir gün konuşurlarken, insanların neden ressam olduklarını sordu ona. 'Çünkü o tabloları satın alanlar var da ondan,' diye yanıtladı onu Amelia. 'Ama herkesin resmi satılmıyor,' dedi Ginia, 'ya hiç satamayan ressamlar ne yapar?' 'Bu da ötekiler gibi bir zevk,' dedi Amelia, 'ama onlar aç kalıyor.' 'Bundan keyif aldıkları, tatmin oldukları için resim yapıyorlar demek,'... Okumaya Devam et →
Ursula K. Le Guin – Her Yerden Çok Uzakta
"Birşey yok hiçbirşey yok bundan üstün. Ömrümce görmezsem de bir daha, eh diyebilirim yine de, Bir kez orada bulundum." "Hiç kadın besteci yok mu? Bir kaç tane olması gerekir' dedim. Varmış, ama pek fazla değilmiş. Fazla olsa bile bunu bilemezmişsin. Çünkü opera besteleseler sahnelenmez, senfoni yaratsalar icra edilmezmiş. 'Ama yapıtları iyi olsa, yani... Okumaya Devam et →
Şerafettin Turan – Atatürk’ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünceler, Kitaplar
Dünya Tarihi ve Dünya Federasyonu Sorunu: H. G. Wells "Atatürk'ün dünya tarihini bir bütün olarak değerlendirme, uluslararası işbirliği, bölgesel andlaşmalar ve bir Dünya Federasyonu konularında etkilendiği çağdaş yazarlardan biri de Herbert Heorge Wells (1866-1946)'tir. Doğa bilimleri öğrenimi görmüş olan bu İngiliz yazarı, bilindiği gibi, günümüz toplumlarının sorunlarını sergileyen ve gelecekte toplumlara egemen olması gereken... Okumaya Devam et →
Ulusal Kültür Dergisi, Sayı: 6
Kültür Bakanlığı adına sorumlusu Prof. Dr. Şerafettin Turan’ın sahibi olduğu bu dergi; içeriği, makaleleri ve onları yazan büyük hocalarıyla bizi etkilemiş ve altı sayısını da elde ettiğimiz için paylaşma isteği uyandırmıştır. Altı yazıdan oluşacak bu yazı serisi, tüm sayıları baştan sona taratma zamanı olmadığı için kapağı, içindekileri ve bir ya da birkaç yazısını... Okumaya Devam et →
François Rabelais – Pantagruel
''Senyör de Baisecul ve Humevesne arasındaki anlaşmazlık görüldü, dinlendi ve iyice değerlendirildi. Mahkemenin haklarındaki kararı şudur: Böğründe kundaklı bir yayı germiş atlı bir maymun, Roma ikliminde erkek ağaç kurtlarının verdiği rahatsızlıkla başarısız olmuş korkunç şeylere kur yapma girişiminde bulunduğu için yarasanın, yaz gündönümünü yiğitçe reddettiği; davacının mevzubahis kocakarının bir ayağı çıplak diğerinde pabuçla, hindi gibi... Okumaya Devam et →
Julio Cortazar – Ötekinin Rüyası (Bütün Öyküleri 1)
ÖTEKİNİN RÜYASI "Rüyalar demişken ve sen Lucio'nun adını anmışken, zamanında ona anlattığım bir rüyayı neden şimdi sana da anlatmayayım. Ben yine buradaydım, ama o zamanlar -kaç yıl oldu, dostum?- hepiniz anne babamın bana bıraktıkları bungalovda belli dönemler kalmaya geliyordunuz; burada kürek çekiyor, bunalana kadar şiir okuyor, en kırılgan ve en kısa ömürlü olana,... Okumaya Devam et →
Dimitriy Vasiliyev – Orhun (Moğolistan Tarihi Eserleri Atlası)
"Köl Tigin anıtı 732, Bilge Kağan anıtı 735 tarihinde dikilmişti. 1893'te anıtların üzerindeki yazı çözülmeden önce Türk dilinin en eski metni Kutadgu Bilig olarak biliniyordu. Kutadgu Bilig 1069'da yazılmıştı. Bu anıtlarla Türk dilinin yaşı, birden bire 337 yıl geriye gidiyordu. Bu, Türk dilinin müthiş bir derinlik kazanması demekti. Üstelik ilk yazılı eserler olarak bu metinler... Okumaya Devam et →
Ulusal Kültür Dergisi, Sayı: 5
Kültür Bakanlığı adına sorumlusu Prof. Dr. Şerafettin Turan’ın sahibi olduğu bu dergi; içeriği, makaleleri ve onları yazan büyük hocalarıyla bizi etkilemiş ve altı sayısını da elde ettiğimiz için paylaşma isteği uyandırmıştır. Altı yazıdan oluşacak bu yazı serisi, tüm sayıları baştan sona taratma zamanı olmadığı için kapağı, içindekileri ve bir ya da birkaç yazısını tanıtım amaçlı... Okumaya Devam et →
H.P. Lovecraft – Herbert West: Diriltici (Toplu Eserler 5)
Kutupyıldızı ‘’Kulenin en üstteki odasında ayakta durmuş, uzaklardaki Banof Vadisi’nin sisleri arasında titreşen kızıl ve uğursuz hilali seyrediyordum. Çatıdaki bir delikten, canlıymış gibi çırpınan ve baştan çıkarıcı bir iblis gibi şehvetle bakan solgun Kutupyıldızı parıldadı. Bana öyle geldi ki, Kutupyıldızı’nın ruhu, kötü niyetli öğütler fısıldıyor, bıkıp usanmadan tekrarladığı, Allahın belası ritmik bir... Okumaya Devam et →
Harold Pinter – Koleksiyon
HAROLD PİNTER’IN YAZARLIK ÜSLUBU VE KOLEKSİYON OYUNU HAKKINDA "10 Ekim 1930’da Londra’nın doğu bölgesinde dünyaya gelen ve 2008 yılında kaybettiğimiz Nobel Ödüllü yazar Harold Pinter, 20. Yüzyılda güncel estetik algımızı şekillendiren önemli yazarlardan biri olmuştur. Bunun nedeni, Pinteresk olarak adlandırılan özgün üslubuyla tiyatroya yeni bir soluk kazandırmış olmasıdır. Üzeri örtük, bulanık, yer yer... Okumaya Devam et →
D. H. Lawrence – Adaları Seven Adam
"Adalı olmanın tehlikesi budur. Kentte, tozluklarını giyip iliklerine kadar duyduğun ölüm korkusuyla trafikten canını kurtarmaya çabalarken, sonsuz zamanın yılgılarından çok uzaktasındır. Oysa küçük adan zamanın içine girdiği an, uzaydaki evren çevrende hızla dönmeye başlar. Denizin ortasındaki küçük bir adada kendini yalıtmayagör, zaman büyük çevrimler halinde yükselmeye ve genişlemeye başlar, üstüne bastığın toprak kayıp gider... Okumaya Devam et →
Ulusal Kültür Dergisi, Sayı: 4
Kültür Bakanlığı adına sorumlusu Prof. Dr. Şerafettin Turan’ın sahibi olduğu bu dergi; içeriği, makaleleri ve onları yazan büyük hocalarıyla bizi etkilemiş ve altı sayısını da elde ettiğimiz için paylaşma isteği uyandırmıştır. Altı yazıdan oluşacak bu yazı serisi, tüm sayıları baştan sona taratma zamanı olmadığı için kapağı, içindekileri ve bir ya da birkaç yazısını tanıtım... Okumaya Devam et →
Magda Szabó – Yavru Ceylan
“Uyandığında,”Haydi bir şey söyle!” derdin. Öyle zamanlarda şiirler okurdum, bu ya Shakespeare’den bir şeyler olurdu ya da Toldi’nin ikinci ezgisi, bu sonuncusunu çok severdin. Beni oynarken görmenin sana verdiği mutluluğu öğrendikten sonra benim için tiyatro ve roller bambaşka bir anlam kazanmıştı. Bir keresinde yeni doğmuş bir köpek yavrusuna benzememi istediğini,... Okumaya Devam et →
Sabahattin Ali – Kamyon
Bir Orman Hikayesi'nden... "Her şeyimiz, delikanlı, varımız yoğumuz ormandır bizim..." diye devam etti. 'Ormanı evimizden iyi tanırız, her ağaç bizim kahrımızı anamızdan çok çekmiştir. Köyümüz bir ormanın ortasındaydı, etrafını ağaçlar bir duvar gibi sarmıştı. Biz onun dışında da dünya olduğunu bilmezdik bile. Çocukken değneklerden yaptığımız kağnılara kuru yaprak doldurur, arabacılık oynardık. Daha sonraları... Okumaya Devam et →