Amin Maalouf – Empedokles’in Dostları

Bu satırları yazarken zararlı, kindar bir yağmur yağmaya devam ediyor. Bardaktan boşanmıyor sanki gökten sızıyor.

                Akıl dışı korkularımı bastırmak için yeniden Eve’nin kitabına gömüldüm.

                İlk çıktığında, henüz komşumu tanımadan, sesi hala kulaklarımda değilken, en önemlisi de gizemli hayranları hakkında henüz hiçbir şey bilmiyorken okusaydım, izlenimlerim kuşkusuz daha farklı olurdu. Şu anda ise zihnimde hep aynı soru dönüp duruyor: Bu eser hangi nedenle “Empedokles’in Dostları’na bu kadar cazip gelmişti?

                Çünkü birkaç gün önce öne sürdüğüm varsayım yavaş yavaş kesin bir kanaate dönüşüyordu: Eğer Agamemnon yerkürenin bu ücra köşesine gönderilmişse, bunun tek nedeni Eve’in burada yaşamasıydı; onu kollamak ve dünyadaki karışıklıklardan korumak içindi.

Sadece romanla sınırlı kalacak olursam, okuduğum kadarıyla, beklediğim kadar “öngörülü” gelmedi bana. Paralel insanlığın ortaya çıkışını, şu son sekiz günde yaşananları haber verdiği yok. Bununla birlikte, satır aralarında, romancının “insanların” yollarını yitirdiğine inandığı, buna hayıflanmaktan ziyade sevindiği, “geleceğin” – kitabın başında değindiği üzere, “artık bu adreste oturmadığına” göre – başkalarının elinde şekilleneceği umudunu taşıdığı seziliyor. Kim bu başkaları? Kitabını yazdığında bu sorunun cevabını haliyle bilmiyordu. Yine de sürekli antik Yunan’a gönderme yapıyor, hatta sevgi dolu bir üslupla Empedokles’i de zikrediyor. Yaşadıklarımıza bakıldığında çarpıcı bir ayrıntı olsa da kitap çıktığında hiç kimsenin dikkatini çekmediğinden eminim. Ama anlaşılan Agrigentum’lu filozofun “dostları”nın gözünden kaçmamıştı.

                Romanın esin kaynağı ise açıkça otobiyografik bir nitelik taşıyor ve Eve’de bunu gizlemiyor. Anlatıcısına Lilith adını vermiş; bu kızıl saçlı güzel dişi bazı söylencelere göre Adem’in ilk eşiydi; erkeğin kaburgasından değil, onunla aynı yaratılmıştı ve bu nedenle ona itaat etme zorunluluğu duymuyordu.

                Acıklı yalvaran veya dilenen değil, dingin, üstün, utkulu bir sesle eşitlik talep eden son derece simgesel bir isyankâr kadın – herhalde Eve Saint – Gilles kendisini de böyle görüyor. Bu, muhtemelen geçirdiği mutlu çocuklukla da bağlantılı. Babası evde az kalsa da ona tapıyordu; ilişkileri zaman zaman tersyüz olup kızının kucağında çocuk gibi davranmaktan hoşlansa da doyumsuz yetişkin annesi de onu hep sevgiyle kuşatmıştı. Eve-Lilith kendisini dünyaya getirenlerin yerleştirdikleri kaidenin tepesinden onları seyrediyor, kucaklıyor ve asıl olgun kendisiymiş de diğerleri savrulmuş çocuklarmış gibi –adam uçarı, kadın hayatın rüzgârı karşısında savunmasızdı- zaman zaman onları haşlıyordu.

                Ailesi tarafından sürekli pohpohlanan anlatıcı, kendi çağı tarafından da pohpohlanmış ya da en azından uzun süre buna inanmıştı. İnsanlık tarihinin şafağı söktüğünden beri kadınlar üzerindeki baskı ve boyunduruk hiçbir devirde bu kadar az olmamıştı; geleneksel olarak doğuşlarından itibaren dayatılan fiziksel ve toplumsal korseden kurtulmaya hiçbir zaman bu denli yakın olmamışlardı. Kuşkusuz dünyanın her yerinde eşit ölçüde özgür değillerdi ve kuşkusuz hiçbir yerde haklarının tamamını henüz ele geçirmemişlerdi; ama en azından, Eve-Lilith kendisini emellerinin, arzularının, hatta aşırılıklarının peşinden canı nasıl isterse öyle gidebilecek kudrette hissediyordu. Paris, Dublin, Kingston ve San Francisco arasında geçen gençliğinde, meşru veya yasak, zararsız veya tehlikeli hiçbir zevkten kendini mahrum etmemişti. Romanının kadın kahramanının başından geçen binbir türlü maceranın bazıları hayal ürünüydü belki, ama çoğunun gerçek olduğuna kuşku yoktu.

                Bu bakımdan çağından nefret etmesi ya da kuşku duyması için hiçbir neden yoktu. Onun büyüdüğü dünya, kadın ya da erkek sayısız çağdaşına geçmiş kuşaklarda hiç kimsenin hayal bile edemeyeceği duyusal ve entelektüel tatmin olanakları sunuyordu. Yeryüzünün diğer ucuna yolculuklar; mesafe tanımayan iletişim araçları; gündelik hayatı basitleştiren hünerli cihazlar ve her türlü müziğe, görüntüye, kitaba, tüm sanatsal veya arkeolojik hazinelere –kısacası, türümüzün başlangıcından itibaren biriktirilmiş eserlerin ve bilgilerin tamamına- sürekli erişim olanağı… Yeni buluşlar sayesinde bütün dünya, evinden çıkmaya, koltuğundan kalkmaya, geceliğini çıkarmaya bile gerek duymadan, günün her saatinde girebilecek devasa bir kütüphaneye dönüşmüştü. Kayıtsız, âlemci, gece kuşu ama aynı zamanda muazzam bir öğrenme açlığı çeken genç Eve-Lilith için bu cennetin ta kendisiydi.

                Peki ama o zaman romancı bu uygarlık için neden trajik ve eli kulağında bir son öngörüyordu? Bu satırları yazdığım sırada, böyle bir vizyonun şaşırtıcı bir yanı yok artık. Son günlerde olup bitenlere bakıldığında, bu kehanetin çoktan doğrulandığı söylenebilir. Evet, uygarlığımızın, başardığı tüm kayda değer ilerlemelere karşın, ne yazık ki kendisini alt edecek sinsi bir hastalıktan mustarip olduğu anlaşılıyor. On iki yıl önce, Gelecek Artık Bu Adreste Oturmuyor çıktığında, çıplak gözle görülebilecek bir durum değildi bu. Belki de bu nedenle o kadar yankı uyandırmıştı.

                Söz konusu hastalık nedir? Böylesine dinamik ve yaratıcı bir uygarlığın artık gelecek vaat etmeyen, batıp gidecek bir noktaya gelmesi nasıl açıklanabilir? Eve bunu açıkça söylemiyor. En azından şu ana kadar okuyabildiğim iki yüz elli sayfada –kitabın kabaca üçte ikisi- söylemiyor. İnsanların tarihinin hangi sualtı kayalıklarına bindireceğini muhtemelen bilmiyordu. Ama mevcut zenginliğin tuzağına düşmeden, felaketi hissedebilmişti. Gece yarısına doğru şu cümlede okumaya ara verdim: Ben serpilip gelişirken, insanlık çöktü, derisi pörsüdü…

                Okumaya yarın devam edeceğim. (s.81-82-83-84-85)

Maalouf Amin (2022) Empedokles’in Dostları, (çev.Ali Berktay) Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: