A.M. Celal Şengör – Newton Neden Türk Değildi?

celal şengör

 

Newton Neden Çinli Değildi? (ve Neden Türk Değildi?)*

“Dünyanın yaşayan en büyük jeologlarından biri olan dostum Prof. Dr. Kenneth Jinghwa Hsü 1994 yılında Zürih’in meşhur Federal Politeknik’inden (Eidgenössiche Technische Hoschschule) yaş haddi nedeniyle emekli oldu. Adet olduğu üzere bir veda konuşması yapması gerekiyordu. Ben de bu konuşmayı dinlemek ve Ken’in emeklilik törenine iştirak etmek üzere Zürih’e gittim. Ken’in veda konuşması için seçtiği konu çok orjinaldi: Newton neden Çinli değildi? Kendisi 1929 yılında Çin’in Yangtze Yangzhou şehrinde doğmuş olan Ken, üniversite tahsili için ABD’ye gelmiş, ülkesi Mao’nun eline geçince de bir daha dönmemişti. 1966 yılında ABD’den İsviçre’ye gelerek buraya yerleşmişti.

Ken’in veda konuşmasındaki tezi kültürün insan düşüncesi üzerindeki egemenliğiydi. Newton Çinli olamazdı, çünkü Çin kültürü bağımsız düşünceye değil itaate, geleceğe değil geçmişe, yaratıcılığa değil otoriteye değer veriyordu. Bu değerlerin egemen olduğu bir ortamda insanın en temel inanç ve önyargılarını kökünden sorgulayacak bir bireyin çıkması beklenemezdi. Çıksa bile böyle birisinin toplumda başarılı olma şansı olamazdı. Ken, içinde büyüdüğü kültürü Batı kültürü ile karşılaştırarak, kendi kültürünün niçin sonunda Batının bir sömürgesi olduğunun nedenlerini irdeliyordu. Bu ilginç konuşma beni çok düşündürmüştü. Ken’in Çin toplumu için söyledikleri neredeyse bire bir Türk kültürü için de geçerliydi.

Geçen gün Utah eyaletindeki Salt Lake City’deki bir sahafın web sitesinde uzun yıllardır aradığım bir kitabı buldum ve hemen satın aldım. Büyük jeolog ve coğrafyacı John Wesley Powell’in 1869, 1870, 1871 ve 1872 yıllarında Colorado’nun meşhur kanyonunda yaptığı keşif gezilerinin toplu raporu mahiyetinde olan 300 küsür sayfalık bu büyük klasiği üç gecede hatmettim. Raporun ilk kısmı gezilerin bir günlüğü, ikinci kısmı ise bilimsel sonuçların özeti olarak düzenlenmiş. Bilimsel sonuçlarda neler olduğunu zaten biliyordum. Ama günlüğü ilk defa okuyordum.

Günlüğün beni en çok etkileyen kısmı Powell ve arkadaşlarının yalnız öğrenmek, yalnız bilmek uğruna her gün kaç defa yaşamlarını tehlikeye attıklarıydı. Bu öğrenme dürtüsü, bu sonsuz bilgi susuzluğu tamamen kendi kişisel meraklarının sonucuydu. Amerikan hükümeti kendilerine böyle bir keşif gezisi görevi vermemişti. Powell, yaşamını kimbilir kaç defa tehlikeye atacağını bildiği bu görevi kendi ısrarlarıyla koparabilmişti. Bölgede yaşayan kızılderililer kanyonun geçilemez olduğunu, boşu boşuna hayatlarını tehlikeye atmamalarını söylemişlerdi Powell ve arkadaşlarına. Halbuki bu bir avuç adam yalnızca bilgi uğruna kanyonun tehlikeli sularına atılmakla kamamışlar, adım başı yüzlerce metre yükseklikteki tehlikeli yarların tepelerine koca koca ölçüm aletleriyle tırmanarak gözlemler yapmışlardı. Ya Powell? Sağ kolunu Amerikan İç Harbi’nde kaybetmiş olan bu bilim tutkunu binbaşı tek koluyla  kızılderililerin çıkmayı göze alamadığı uçurumlara tırmanıp gözlemler yapmıştı.

Türk tarihinde tek bir Powell yoktur! Peki Türkler idealleri uğruna yaşamlarını vermezler mi? Tabii ki verirler. Gelibolu, Kurtuluş Savaşı bu tür destanlarla dolu değil midir? Cahil erlerin Cennet uğruna öldüklerini düşünsek bile okumuş subaylara ne diyeceğiz? Atatürk? Bu insanlar kendi idealleri uğruna ölmeye her an hazır kişilerdi. Türklerle Powell arasındaki fark yaşamı feda edecek kadar güçlü ideallere sahip olup olmamakta değil, ideallerin ne olduğundadır. Türk doğduğu günden beri vatanı, milleti, ailesi, dini için ölmenin fazileti hakkında eğitilir. Şehadet kavramı Türk’ün yaşamında son derece önemli bir yer tutar. Türk, kişiliğini aradan silip toplumunu, çevresini yaşatmak için yaşamaya ve ölmeye programlanır. Yüzlerce yıllık kulluğun doğal bir uzantısıdır bu.

Powell için amaç yaşamı yalnızca korumak değil, yaşamın değerlerini ve kalitesini arttırmaktır. Powell, kendini kul değil, patron olarak görmeye programlanmıştır. Kızılderililer’e keşif gezisinin amaçlarını anlatırken, zavallı yerlilerin bu bilme, anlama, kontrol etme hırsını anlamakta çektikleri güçlük, Batı kültürü ile bilim dışı diğer kültürlerin farkını çok güzel vurgulamaktadır. Powell bilmeyi, öğrenmeyi, anlamayı, doğanın hakimi olmayı her şeyin üzerinde tutmaktadır. Bilmeden, anlamadan, hayvan gibi yaşamaktansa ölmek yeğdir onun için. Bu bilme, öğrenme işinde Powell kendi duyuları ve aklından üstün hiçbir otorite tanımamaktadır. O, yerliler gibi Colorado’nun oluşumunu mitoloji ve masallarla değil, bizzat gidip görerek, ölçerek, inceleyerek, irdeleyerek öğrenmek arzusundadır. Bunun için hiçbir fiyat çok yüksek değildir! Bugün dünyaya egemen olan, insan toplumunu tarihindeki herhangi bir zamandan daha emin, daha hür, daha rahat, daha zengin yaşatan bilim temelli insan uygarlığı, Powell’ların omuzlarında yükselmiştir. Kolomb’lar, Magellan’lar, Galilei’ler, Bruno’lar, Cook’lar, Scott’lar, Amundsen’ler insan aklının ve gözleminin hürriyeti ve saygınlığı uğruna yaşamlarını hiçe sayan tüm kahramanlar bu uygarlığın yaratıcılarıdır. Bu kahramanların değerleri topluma aşılandığı sürece toplum yücelecek, gelişecektir” (s. 47-49).

*Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisi’nde 14 Temmuz 2001 Tarihinde Yayınlanmıştır.

 

Şengör, A.M. Celal (2016). Newton Neden Türk Değildi?, Ka Kitap, İstanbul.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: