Abiş Kekilbayulı – Ülker Roman Cilt I

ulker-cilt-1cb273af7d0e3e901ab4584b8fb12c159

Yaz boyunca bir yurttan, hiçbir yere kımıldaman oturan, büyük obanın yeri, silinip süpürülmüş gibi, kupkuru ve bomboş kaldı. Başı sonu, epey bir yeri kaplayan, uzun, kalabalık, alaca bulaca bir grup, Mizam konakladığında, ışıl ışıl ışıldayan, güz otlarının üstünden ezerek geçip, yeni bir yöne yöneldi. Sümbile’nin doğduğu, besbelli. At kulakları arasından esen karşı esintiden, iğne gibi saplanan dikenli bir soğuk yel esiyor. Göç alayı hareket edeli, sıcak yorganın altından kaldırılıp, devenin İki yanına bağlanmış, dört kulaklı sandıklara getirilip tıkılan küçük çocukların, dişi dişine değmiyor; tir tir titriyorlar. Fakat böyle anlarda, adet edindikleri üzere sızlanmalarını bırakıp, uykunun dağılıp gittiği, kısık gözlerini geniş geniş açıp, şu, kendilerine yabancı manzaraya şaşkın şaşkın bakıyorlar.

Ufkun, yazın daima gözlerini yorarak, bozarıp duran kaynak bulanıklığı bugün yok. İki üç gün boyunca, bılp bılp ederek, tam kıvamında yağan hantal yağmur, otların başlarındaki, beyaz yapışkan örtüsünü, iyice aşındırarak ağartmış, yıkayıp geçmiş. Pelin başı, yeniden kulaklarını dikleştirip, daha dün kaplan sırtı gibi, sarı ala, konur ala örtüyle örtünmüş yatan, yumur tepelerin, yine açık mavi boyası artmaya başlamış. Uzaktaki ovalar, gölün yüzü gibi, dalgalanarak göğererek görünüyor.

Gök altı, ayna gibi tertemiz. Sabahın serin havası, göğsüne ferahlık getiriyor, soluğuna rahatlık veriyor. Belki de bundan, tepe başına uzun bir kafile halinde tırmanmaya başlayan, özene bezene şanıraklar yüklemiş, yerlere kadar dökülen halılar örtmüş, sımsıkı edip dürülen keçelerle çevrelenmiş, iki yanına da göbekleri şişkin, büyük sandıklar bağlanmış, adımları kavi sarı atanlar ile ayağı uzun kara narların, çocuklara kısmet olmuş (s.237)

Ve göç alayının iki kanadında yarışarak koşturan, oynak kuyruklu tayların adımları, çok dinç ve çevik. Gördüğün herşeyde bir merak, bir heyecan esiyor. Hatta ağır ağır adımlayarak pek de İyi yol katedemeyen develerin hızını beğenmeyip, ileriye, ta oraya Koşarak gidip, kuyruklarını dikerek duruverip, diğer göç alaylarının köpeklerine, uzaktan havlayan, kocaman ağızlı töbetler de birbiriyle ürerek konuşmuyor da, gülerek konuşuyor gibiler.

Abilkayır da neşeli. Gövdesi geniş, gök ala aygıra mağrur adımlar attırıp, kalabalık nökerleri ile karınca gibi kaynaşan büyük göç alayından, hayli uzaklaşmış. Gözlerinin önündeki çoktan, Sırt çevirip bükülmüş yatan kötürüm üzüntü kaybolmuş, kalın, kunduz karası bıyığı, açık gök yüzünden gülerek bakan güneş ışınlarıyla işaretleşiyor, ışıl ışıl ışıldıyor. Güzel yılkının ters çevrilen çamçak gibi yuvarlanan parlak sağrısına, beklemediği anlarda gıdıklayıp geçmek istiyormuş gibi örgüsü dörtlü, boğumlu güneş kamçı, zaman zaman havaya fırlıyor. Yanındaki kalabalık bölük, bugünkü ruh halini söylemeden anlamış, ağızlarını bir an olsun kapanmadan, konuşa konuşa geliyor.(s.238)

Kekilbayulı, Abiş(2002).Ülker Roman Cilt I, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: