Lord Dunsany – Elfdiyarı Kralı’nın Kızı

0001854496001-1

…Lirazel bir gün geç vakitte çocuk odasından dönüşte kulesinin yüksek pencerelerinin önünden geçerken yıldızlara tapmaması gerektiğini hatırlayarak dışarıdaki akşama bakarken pederin kutsal eşyalarını aklına getirdi ve kendisine söylenenleri anımsamaya çalıştı. Onlara gerektiği gibi tapmak öyle zor geliyordu ki. Lirazel kısa bir süre içinde kırlangıçların topyekûn gideceğini ve onlar gittiği zaman genellikle ruh halinin değiştiğini biliyordu. Pederin kutsal eşyalarına nasıl tapması gerektiğini unutabileceğinden ve bir daha hatırlamayabileceğinden korkuyordu.

Böylece tekrar geceye çıktı ve otlara basa basa ince bir derenin kıyısına vardı. Yıldızların yansımalarına bakmadan, nerede bulacağını bildiği iri ve yassı taşlar topladı. Taşlar gündüzleri suda kırmızı ve menekşe renkleriyle güzel güzel parlarken şimdi hepsi de karaydı. Prenses onları çıkarıp çayıra bıraktı. O pürüzsüz ve yassı taşlara baktıkça nedense Elfdiyarı’nın taşlarını hatırlardı.

Birini şamdan, birini çan, bir diğerini kutsal kâse niyetine tek sıra halinde dizdi. “Eğer kutsal eşyalara tapılması gerektiği gibi bu güzelim taşlara taparsam,” dedi “pederin eşyalarına tapmış olurum.”

Sonra da iri, yassı taşların önünde diz çöktü ve Hristiyanlık ’la bir ilgileri varmışçasına onlara dua etti.

Yine nasıl bir yabani hevese kapıldığını merak ederek uçsuz bucaksız gecede onu aramakta olan Alveric, onun çayırda kutsal şeylere edilen türde dualar ettiğini duydu.

Lirazel’in önlerinde diz çökerek dua ettiği dört yassı taşı görünce bunun en karanlık kafir adetlerinden geri kalmadığını söyledi. Lirazel ona, “Pederin kutsal eşyalarına tapmayı öğreniyorum” diye karşılık verdi.

“Bunlar kafirce davranışlar,” dedi adam.

Erl Vadisi’ndeki insanların en çok korktukları şey, adetlerinin karanlık olduğu hariç hakkında hiçbir şey bilmedikleri kafirlerin davranışlarıydı. Ve Alveric, insanların kafirlerden her bahsedişlerinde kullandıkları öfkeyle konuştu. Bu öfkesi prensesin yüreğine işledi, zira Lirazel kutsal eşyalara tapmayı sırf onu hoşnut etmek için öğrenirken Alveric kalkmış böyle konuşuyordu.

Alveric öfkesini dindirecek ve eşinin gönlünü alacak lafları etmedi, zira aptalca bir düşünüşle. Hiçbir insanın kafirlikle ilgili konularda taviz vermemesi gerektiği kanaatindeydi. Bundan dolayı Lirazel süklüm püklüm kulesine geri döndü. Alveric ise orada kalıp dört yassı taşı uzaklara fırlattı.

Kırlangıçlar gitti ve mutsuz günler birbirini izledi. Bir gün Alveric karısından pederin kutsal eşyalarına tapmasını istedi. Fakat prenses bunu nasıl yapacağını unutmuştu. Alveric yeniden kafirlerin davranışlarından söz etti. Gün parlak, kavaklar sapsarı ve toz ağaçları kıpkırmızıydı. (s.61-62)

PLUNKETT, Edward(1924). Elfdiyarı Kralı’nın Kızı,(çev. Cihan Karamancı), İthaki Yayınları, İstanbul.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: