“Los Angeles, Kasım 1942
Babamla Londra’dayız; hava saldırısı alarmları çalmaya başlıyor. W 2 metro hattıyla kent merkezine gidiyoruz ve her şey metro treninin Lancaster Gate’ten Tottenham Court Road’a hiç durmadan, çok hızlı gitmesi yüzünden oluyor. Tottenham Court Road’da bütün yolcular trenden iniyor. Her tarafta üzerinde PANİK yazan büyük kağıtlar, daha doğrusu pankartlar dağıtılıyor. Sanki insanlardan paniğe kapılmamaları değil, paniğe kapılmaları isteniyor. Yan taraftaki bir çıkış kapısından açık havaya çıkıyoruz – sadece babam ve ben. Ama bu şanslı kaçışımız beni mutlu etmeye yetmiyor. Çünkü içimde bir yasağı çiğnemişiz hissi var – metro çalışanları için ayrılmış olan bir kapıyı kullanarak canımızı kurtarmışız ve bütün rüya boyunca bu hareketimiz karşılığında cezalandırılmayı bekliyorum. Güneye, Soho’ya doğru ilerliyoruz ve geniş, sevimli ama bütünüyle ölü bir caddeye çıkıyoruz. Orada küçük bir restoranın önünden geçiyoruz, bir Yugoslav restoranı olduğunu hemen anlıyorum. Bembeyaz örtülerle kaplı masalar bizi selamlıyor, tek bir müşterisi yok. Rahat görünümlü bir garson kadın kapıya çıkıp bizi ısrarla içeriye davet ediyor. Bu restoranda yemek yemeyi şiddetle arzuluyorum. Babam bu öneriyi küçümser bir tavırla reddediyor. Böylesi bir saldırı alarmı yüzünden bütün paramızı böyle bir restoranda güzel bir yemek için harcamamız saçma olurmuş. Yolda bir rögar kapağına rastlayana kadar beni zorla yürütüyor. Rögar kapağı açık. Babam rögardan aşağı kanalizasyona inmemiz için ısrar ediyor. Aşağısı, restorandan çok daha güvenliymiş.” (s. 17-18)
Adorno, Theodor W. (2007). Rüya Kayıtları, (çev. Şeyda Öztürk), YKY, İstanbul.
Bir Cevap Yazın