Saul Frampton – Montaigne’in Kedisi (Ben Kedimle Oynarken Onun Benimle Oynamadığını Nereden Bileyim?)

montaigne

   “…her şeyin yanlış olduğunu düşünmek isterken, düşünen biri olarak kendimin bir şey olmam gerektiğini fark ettim; ve şu gerçeği fark ettim ‘Düşünüyorum, o halde varım.’ Bu öylesine kesin bir fikirdi ki, şüphecilerin en mantıksız şüpheleri bile bu fikri sarsamadı.’

Burada açık olan, sadece talihsizliğe değil, şüpheye de kapalı bir düşünce konusu olan Kartezyen cogitoya zemin hazırlayanın Stoacı ‘öz’ fikri olduğudur. Descartes’ın düşüncesiyle zihni bedenden Stoacı bir şekilde ayırmanın merkeziliği, başyapıtının uzun başlığında ortaya konur: Tanrı’nın varlığının ve insan ruhuyla bedeni arasındaki ayrımın kanıtlandığı İlk Felsefe Üzerine Derin Düşünceler.

Descartes böylece modern felsefenin ‘babası’ olmayı hak eder; ama aynı zamanda bir son noktayı temsil ettiği de söylenebilir: Yeni-Stoacı etiğin, düşüncenin cisminden tamamen ayrıldığı, yola gelmezlikle sadakatin uyuştuğu Yeni-Stoacı epistemolojiye son dönüşümü.

İlk denemelerinde Montaigne, ölümle yüzleşirken benzer bir Stoacı tavır sergiler: ‘İzin verin kendimizi canlandırıp güçlendirelim.’ ‘İzin verin onu (ölümü) her yerde arayalım.’ ‘Soyumuzun sonu ölümdür; amacımızın önemli bir projesidir ve eğer ondan korkarsak ateşli olmadan bir adım atmamız nasıl mümkün olabilir.’ Hayatımızdaki tüm hareketler bu son hesaplaşmaya yönelmelidir: ‘Bu son sahnede sahtekarlık yoktur: Sade bir biçimde konuşmalıyız ve çanağın dibinde iyi ve temiz olanı göstermeliyiz.’

Montaigne bu stoacı karamsarlığa, Lukretius’un, hayatın sonsuz bayrak yarışında nöbeti devralmak gibi geçtiği kozmolojik atomizmini karıştırır: ‘Ölümünüz evrenin düzeninin bir parçasıdır, dünyadaki hayatın da bir parçasıdır.’ Bu yüzden neden daha fazla yaşamanın yollarını arayıp kötü bir zaman geçirelim ve işkence çekelim? Montaigne’in yorumu şöyledir:

   ‘…bir gün yaşadıysanız her şeyi görmüşsünüzdür. Bir gün diğer tüm günlere eşittir. Başka bir ışık, başka bir gölge yoktur. Bu güneş, bu ay, bu yıldızlar, bu doğanın düzeni atalarınızın gördüğünün aynısıdır ve torunlarınız da aynısını görecektir.’

Neden işleri sürüncemede bırakalım? ‘Orada sıkışıp kalmış aynı çemberin içinde dönüp duruyoruz,’ diyor Lukretius. Sizi memnun edecek yeni bir şey yok: ‘Her şey sürekli tekrar ediyor.’ Bu yüzden hayatın gerçek görevi ‘ölümün temelini atmaktır.” (s. 84-85)

Frampton, Saul (2011). Montaigne’in Kedisi (Ben Kedimle Oynarken Onun Benimle Oynamadığını Nereden Bileyim?), (çev. Solina Silahlı), Say Yayınları, İstanbul.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: