Charles Darwin – Türlerin Kökeni

darwin - türlerin kökeni

 

“Ayrıklanma, yeni türlerin türemesine güçlü bir katkıda bulunur, buna karşı çıkılamaz; bununla birlikte, uzun dönemler boyunca süregitme ve büyük bir yayılım gösterme yeteneğindeki türlerin oluşumu sözkonusu olduğunda, ben, açık ve geniş bir yörenin, çok daha elverişli olduğuna inanmaya yatkınım. Büyük açık bir yöre, yalnız orada yaşayan aynı türden bireylerin sayısının büyük olması nedeniyle değil, ama aynı zamanda önceden varolan türlerin çok fazla olması yüzünden varolan koşulların daha da karmaşık olması nedeniyle elverişli değişimlerin ortaya çıkması için daha büyük bir şans sunar. Şimdi, bu sayısız türlerden herhangi biri değişime uğrar ve yetkinleşirse, ötekiler de aynı oranlarda yetkinleşmek durumundadırlar, yoksa kaçınılmaz olarak yokolacaklardır. Ayrıca, her yeni biçim iyice gelişir gelişmez açık ve sürekli bir bölgede yaygınlaşabilir ve böylece bir sürü başka biçimlerin rekabeti ile karşılaşır. Büyük bölgeler, bugün her ne kadar süreklilik gösterse de, daha eski düzeyin iniş-çıkışları yüzünden bir zamanlar sık sık kesintiye uğruyordu, öyle ki ayrıklanmanın iyi etkileri buralarda da belirli bir ölçüde ortaya çıkmış olmalıdır. Özet olarak şu sonucu çıkaracağım: küçük ve yalıtılmış alanlar bazı bakımlardan, yeni türlerin oluşmasına çok elverişli olsalar da, büyük bölgeler, gene de, değişimlerin daha hızlı gerçeklemesine yardım ederler ve ayrıca da, ki bu çok önemlidir, büyük bölgelerde türeyen yeni biçimler, daha o andan kendileriyle rekabet edenlerin çoğuna karşı üstün gelmiş olarak en hızlı yayılmayı gösterirler, bu da daha büyük sayıda yeni çeşitler ve yeni türler doğuracaktır. Demek ki, organik dünyanın durmadan değişen tarihinde en önemli rolü oynayanlar bunlardır.

 

galapagos adaları darwin gözlem

 

Bu ilke de, coğrafi dağılımlar bölümünde dönmek zorunda kalacağımız bazı olayları anlamakta bize yardımcı olur; örneğin, küçük Avusturalya kıtasının ürünlerinin bugün koskoca Avrupa-Asya kıtası ürünleri karşısında yitip gitmesi gibi. Bunun içindir ki, kıtalardaki ürünler, adalarda her yanda ve çok büyük sayıda iklime uyum sağlamışlardır. Küçük bir adada varolma savaşımı daha az zorlu olsa gerektir, ve dolayısıyla değişimler daha az, yokolmalar ise daha önemsizdir. Bu, Madeira’daki bitki örtüsünün, Oswald Heer’in belirttiği gibi, belirli ölçüde, Avrupa’nın sönmüş olan Üçüncü Zaman bitki örtüsüne neden benzediğini bize açıklar. Bütün Tatlısu havzalarının toplam yüzeyi karaların ve denizlerin yüzeyine oranla ancak küçük bir alan oluşturur. Sonuç olarak tatlı su oluşumları arasındaki rekabet, başka her yerdekinden daha zayıf olmalıdır; yeni biçimler daha yavaş söneceklerdir. Evet, tatlı sularda parlak pullu balıklardan (Tatlısu mersinleri) yedi cins buluyoruz, bunlar geçmişin başat olan bir takımından kalma balıklardır. Gene Tatlısularda dünyada tanınan en anormal canlı biçimlerinden örneğin, bazı fosil hayvanlar gibi, belirli bir noktaya kadar bugün doğa merdiveninde birbirinden derin yarıkla ayrılmış takımlar arasında bir ara-geçit oluşturan ornitorenk (gagalı-memeli) ile balçık-balığıgillerden karamaru’yu (Ornithorhynque ve Lepidosirene) buluyoruz. Bu anormal biçimlere gerçek canlı fosiller denilebilirdi; onların yalıtılmış bir bölgeye alışmış olmalarından ve pek öyle çeşitlenmemiş, dolayısıyla pek de kıyasıya olmayan bir rekabet ortamında bulunmalarındandır” (.s 123-124).

 

Darwin, Charles (2010). Türlerin Kökeni, (yay. haz. Hasan İlhan), Alter Yayıncılık, Ankara.

 

darwin 1

 

Görsel Kaynak 1

Görsel Kaynak 2

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: