“Pekiyi! Oğuz boylarını simgeleyen bu kuşları* nasıl yorumlayabiliriz? Onlar hangi işlevi yüklenmişlerdir? Sorunun, (yaklaşık) yorumunu belki Kaşgarî’de buluruz. Onda şöyle bir kavram var: eşlik < eşliğ. Anlamı, ‘sahip olunan aile ruhu’dur. Totem, ongun, törit, tanara gibi çok şey anlatmak isteyen bu kavram, şu dörtlükle daha da belirginleşir.
anıng işin keçürdüm
eşin yeme gaçurdum
ölüm otun içürdüm
içti bolup yüzi turi
Onun işini bitirdim
Eşini de kaçırdım
Ölüm otunu içirdim
İçti onun yüzü olup dupduru.
Kaşgarî’nin bu dörtlüğünde, ‘eşliğin’ ölüm anında maktulün hemen yanıbaşında olduğu ve ölümün gerçekleşmesiyle birlikte bu aile ruhunun bedeni anında terk ettiği gerçeği var. Anlaşıldığı kadarıyla eşliğin bir koruyucu ruh olduğu ve bireye (topluluğa) daima eşlik ettiği bellidir. Tıpkı, Ortaçağ Akdeniz insanını kollayan oertatos philis (görünmeyen dost) gibidir. Şu farkla ki, Akdenizlinin philis’i Hiristin insanken, Tengriye tapan Oğuzunki yırtıcı kuştur… Ölüm anında o kuş, ölünün ruhunu uçarak uçmağa taşır” (s. 42-43).
Divitçioğlu, Sencer (2003). Oğuz’dan Selçuklu’ya, YKY, İstanbul.
*Bu kuşlar kartal, atmaca, şahin, kerkenez, doğan, tavşancıl ve çakırdır.
Bir Cevap Yazın