Eskiler, kişisel olgunluğa ulaşmak için iki yol bulunduğunu açıklarlardı. Biri bedenin terbiyesi, diğeri müzik idi. Öncekilere göre, bedenin terbiyesi, vücudu, gerek güzellik, gerekse kuvvet açısından sağlığın en yüksek noktasına ulaştırılacak olan bütün bedeni alıştırmalarla sağlığın şartlara göre korunmasından ibaret idi. Musiki tabirinden de güzel sanatları kastederlerdi. Bunun en önemlisi de şiir idi. Hatta, Eflatun demiştir ki, “Hakim (hikmete sahip olan) olan kişi, bir müzisyendir.” Çünkü, bu kişinin ruhuyla fiillerinde daima bir ahenk hüküm sürer. Bu ahenk, erdemden başka bir şey değildir; o, aynı zamanda bir güzelliktir. Eflatun’un dediği gibi, demirin ateşte yumuşadığı gibi, haşin olan bir yiğitlik de, şiir, hafiften şakımalar ve ahenk ile yumuşaklık kazanır. Beden terbiyesi, aksine, insana güçlerinin duygusunu, gözü peklik ve enerji verir. Eskilerin bu konudaki idealleri, kusursuz bir vücuda ve sağlam bir ruha sahip olmaktı. Bu gün, bizim de, en yüce emelimiz bu olmalıdır. ”Tabii Kanun” un yazarı Volney, temizliği erdemler arasında saydığından dolayı çok hafife alınmıştı. Halbuki, bu hafife alma, hiç de haklı değildir. Eğer, temizlik, adi bir eylem, yani, bedenimize karşı yükümlü olduğumuz görevlerin en basiti ve en adisi değilse, bunu bir sağlık şartı ve hatta bir insanın kendisine veya diğerlerine karşı mecbur olduğu uyma şekli ve saygı olarak tavsiye etmek kadar gülünç bir şey olamaz. Aynı şekilde, beden terbiyesi alıştırmaları, bundan elli sene önce yazılmış bir ahlak kitabına alınmaya cesaret edilemezdi. Bu gün, bir sağlığı koruma kitabında bulunduğu gibi bir ahlak kitabında da ele alınmaktadır. Bunun sebebi, çok basit olup, şundan ibarettir. Bir beden, ne kadar zayıf, ne kadar hastalıklı olursa, genel olarak, o kadar da, zor seçimli ve o kadar fenalığa ve şiddete eğilimli bulunur. Sağlam ve kuvvetli bir beden, insan için bir yük değil, ruh için “safra” hükmündedir.(132)sayfa
Ruh, böyle güzel bir aletle silahlı olur veya gözü açık bir hizmetçiye sahip bulunursa, şüphesiz, yalnız ihtiraslardan değil, maddi hayatın adi ihtiyaçlarından bile kurtulur. Aksi takdirde, bu ihtiyaçlar ruhu aciz kılar ve hükmü altına alırlar. Gerçekte, bedenin eğitimi bazı durumlarda övülecek bir şey ise de, doğru olan bir ahlak ilmi bunun öğütlemekten çekinir. Hayatını ve sağlığını, büyük bir düşünce, fikir veya bir zihin işlemi için feda etmek, kahramanlığın bir türü ise de kahramanlık salt bir görev değil, belki kural dışı bir görevdir.(133)sayfa
Pascal şöyle der: ”Yemeyerek, içmeyerek kendini melek yapmak isteyen kimse, zorla hayvan eder.” Pascal’ın kendisinin ömrü, çok kısa ve sıkıntılarla geçmiştir. Ne kadar yüksek yeteneklerin yararı için olursa olsun, eski filozoflar tarafından öğütlenen ruh ile vücut arasındaki bu ahengi bozmanın ne derece tehlikeli bir şey olduğuna canlı bir tanıktır.(133)sayfa
Bertrand, Alexis(2001). Ahlak Felsefesi(çev. Salih Zeki), Akçağ Yayınları, Ankara
Bir Cevap Yazın