Jean-Gérard ROSSİ – Analitik Felsefe

analitik

5.Mantıkcı Pozitivizim ve Metafizik Eleştirisi

KIasik empirizimde bir bilgi teorisi düzeyinde empirik bilgi, formel bilgi ve metafizik sözde-bilgi arasında geçerli olan ayrım, Wittgenstein tarafından anlamlı, boş-anlamlı ve anlamdan yoksun sözde-önermeler arasında yapılmış ayrım ile bir anlam teorisi düzeyinde tekrar ele alınır.

Empirist bir anlayış ile mantıkçı bir yaklaşımın kaynaşması, Wittgensteine’ın Tractatus’unu kendisine destek alan felsefi akıma “mantıkçı empirizim” deyiminin uygulanmasını aynı anda hem açıklar, hem de gerçeklendirir. Mantıkcı pozitivizim tabiri, mantıkçı empirizim hareketinin içinde, metafiziğin eleştirisine vurgu yapan ve fizik biliminin dilini, anlamlı her dilin paradikması olarak gören(ve fizik bilgisini geçerli her bilginin paradigması addeden) eğilimi daha vurgulu biçimde belirtir.

1920’li yılların başında, Moritz, Schilick, Otto Neurath, Friedrich Waisman, Herbert Feigl ve Philipp Franck’ın çevresinde, üyeleri arasında Rudolph Carnap ve Karl Popper katılmadan önce oluşan Viyana Çevresi, pozitivist eğilimli ve bir idealar teorisinden ziyade, bir anlam teorisi çevresinde gelişen bir empirizme bu yeniden dönüşü mükemmel bir şekilde gözler önüne serer. XIX. Yüzyılın sonundan itibaren ilgi alanının zihinsel temsillerin /tasarımların bilgisinden objektif anlamlara kaymasına geniş ölçüde katkıda bulunan, anti-psikolojizmin egemenliğini ilan etmesidir. Dahası, transandantal estetiğin ve sentetik a priori hükümlerin, ölü öğretiler müzesine kaldırılması ve Öklit’çi olmayan geometrilerin gelişimi, analitik a priori-formel alan-ile sentetik a posteriori-empirik alan-arasındaki(empirist bir öğretinin ana özelliği olarak ortaya çıkan) keskin ayrıma yeniden can verir.Sonunda, rölativite teorisinin geliştirilmesi, (Newton’dan itibaren ortaya çıkan ve Auguste Comte kadar Hume ve Kant tarafından da bir çözüm üretilmeye çalışılmış olan) bilim ile metafizik arasına sınır çekme problemini yeniden gündeme getirdi veaynı zamanda epistemolojik bir karekteri olan soruları ön plana çıkardı.Ethher [esir] varsayımının Einstein tarafından reddedilmesi, özel rölativite teorisinin hazırlanmasında önemli bir rol oynadı ve bu reddiye, sadece gözlemnelebilir olanlara bağlı kalma iradesinin mükemmel bir tezahürü olarak ortaya çıktı.

Bilgi ya analitiktir ya tecrübeyle elde edilir. Bu klasik empirizmin tezidir. Meşru beyanlar, ya analitik ya da empirik beyanlardır. Bu, mantıkçı empirizmin verdiği formülasyondur. Analitik ifadelerin doğruluk değeri, bir bakıma onların mantıksal formu içinde belirtilmiştir. Bunlar totoloji ise daima doğru, çelişme ise daima yanlıştır. Buna karşılık empirik önermelerin doğruluk değeri kendini dolaysız olarak açığa vurmaz; ortaya çıkarılması gerekir. Hakkında olduğu veriye bağlı bir referansı gerektirir. Sözün kısası, empirik önermelerin doğru ya da yanlış olduklarının söylenebilmesi için tecrübeyle denetlenmeleri gerekir. Viyana Çevresi’nin çalişmaları büyük oranda, bu tecrübeye müracaat mefhumunu açıklamaya hasredilmiştir.(s. 45,46, 47)

ROSSİ , Jean-Gérard, (2001). Analitik Felsefe(çev.Doç.Dr. Atakan Altınörs),Bilge Kültür Sanat, İstanbul

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: