Engin Sarı-Özek bozkırında akşam oluyor, derelerin, tepelerin arasında hava kararıyordu. Batmakta olan güneşin kızıl ışınlarıyla, geçmiş ve gelecek sayısız gecelerden biri daha yavaş yavaş iniyordu bozkırın üzerine. Beyaz deve Akmaya binicisini, hafif, serbest bir yürüyüşle deve sürüsünün bulunduğu yere doğru götürüyor, batan güneşin kızıl ışınları Nayman Ana’nın yüzüne vuruyor, net bir görüntü veriyordu. Nayman Ana dikkatli, kaygılı, yüzü sararmış, hatları iyice gerilmişti. Ağarmış saçları, kırışıkları alnına ve gözlerine nakşedilen düşünceleri, Sarı-Özek’in alacakaranlığı gibi, dinmeyen yürek acılarının yüzüne yansımasından başka bir şey değildi.
Nihayet deve sürüsünün yanına geldi ama develerin arasında boş yere dolandı bakışları. Onun öteberisini taşıyan devesi, yularını yerde sürükleyerek dolaşıp duruyordu kendi başına. Çoban yoktu! Neler olmuştu? Nerelere gitmişti?
-Colaman! Colaman! Neredesin oğlum? Diye bağırdı Nayman Ana.
Cevap veren olmadı, görünen yoktu.
-Colaman! Neredesin? Ben geldim, ben, annen! Neredesin?
Nayman Ana merakla her tarafa göz gezdirirken, mankurt oğlunun bir devenin ardında diz çökmüş, yayını germiş, ok atmaya hazır beklediğini göremiyordu. Mankurtun gözüne güneş ışığı düşüyor ve bu yüzden tam nişan alabilmek için doğru anı bekliyordu.
Oğlunun başına bir şey gelmiş olmasından korkan Nayman Ana ise seslenmeye devam etti:
-Colaman! Oğlum!
Nayman Ana birden eyerin üzerinde döndü ve oğlunun kendisine nişan aldığını gördü.
-Dur! Atma!
Ancak bunu diyecek kadar zamanı olmuştu. Deveyi mahmuzlayıp hızlandırmak istemişti ama fırlatılan ok sol böğrüne saplanmıştı bile!
Darbe öldürücüydü. Nayman Ana’nın başı sarktı, devenin boynuna sarılmak istediyse de tutunamadı, yere yuvarlandı. Ama kendisinden evvel beyaz yazması düştü başından. Ve bu beyaz yazma bir kuş olup havalandı. Ana’nın ağzından çıkan son sözleri tekrar ede ede gökyüzüne uçtu gitti: “Adını hatırla! Kim olduğunu hatırla! Babanın adı Dönenbay! Dönenbay! Dönenbay!”
İşte o gün bugün, Dönenbay kuşu, Sarı-Özek bozkırında geceleri uçar dururmuş. Bir yolcuya rastlayınca onun yanına sokulur, “Adını biliyor musun? Kim olduğunu biliyor musun? Babanın adı Dönenbay! Dönenbay! Dönenbay!” diye ötermiş. (s. 168-169-170)
Aytmatov, Cengiz(1991). Gün Olur Asra Bedel, (çev. Refik Özdek), Ötüken Yayınları, İstanbul.
Bir Cevap Yazın