
NO – 39, Vernet. Manzaralarının güzelliğiyle ünlü, deniz kıyısındaki kırlık bir yere gitmeden önce bu sanatçının adını sayfamın üst bölümüne yazmış, yapıtlarını sizlerle paylaşmaya hazırlanıyordum. Orada birileri günün en güzel saatlerini yeşil çuhalı masanın çevresinde harcarken [ … ] ; başkaları omuzlarında tüfekleriyle köpeklerini izlemek için kendilerini helak ederken [ … ] ; başka birileri bir parkın yollarında kaybolurken [ … ] ; kerli felli kişiler akşamın yedisinde hala yemek salonunu çınlatırken [ … ] ben, evin iki çocuğunun, çocukların eğitiminin, bastonumun ve tabletlerimin eşliğinde dünyanın en güzel yerlerini ziyarete gidiyordum 40.
Bu yazılı tablolar resmedilmiş tablolara eşdeğerdir. Ama sırrı keşfetmek için, gezintiye çıkanların ‘’ zayıflamış ve solgun ışığın su yüzeyinde titreyişini ve dalgalanışını gördükleri ‘’ altıncı manzaranın betimlenişini sonunu ve ay ışığını beklemek gerek. ‘’ Sanatçının resmetmek istediği asla bir deniz limanı değil. ‘’ ‘’ Sanatçı! [diye haykırır mektubun muhatabı Grimm, siz, ben], evet, dostum, sanatçı. Kendi sırrım gözümden kaçtı ve arkasından koşmak boşuna: Vernet’nin Ayışığı tablosunun büyüsüne kapılmışken, size şimdiye kadar bir masal anlattığımı ve kendimi doğanın karşısında var saydığımı unuttum (ve yanılsama kolaydır), sonra birden, kendimi kırdan Sergi’ ye gelmiş buldum. ‘Ne!’, diyeceksiniz bana, eğitmen, iki öğrencisi, çimenlikte yenen öğle yemeği, domuz ezmesi hep hayal miydi? -E vero. –Bu değişik manzaralar Vernet’nin tabloları mıydı? –Tul’hai detto. –Betimlemenin sıkıcılığını ve tek düzeliğini kırmak için mi tablolardan gerçek birer manzara yaptınız ve konuşmalarınızdaki manzaraları çerçevelediniz? –A maraviglia : bravo; ben sentito. Demek ki söz konusu olan artık doğa değil, sanattır. Size Tanrı’dan değil, Vernet’den söz edeceğim 41. ‘’
Ve kuşkusuz 1767 Sergisi’nin bu ciddi ve şakacı ‘’masalında’’ Diderot ekphrasisin tüm iktidarlarını yeniden bulup işlemiştir, tıpkı ikinci sofistik akımın temsilcilerinin yaptıkları gibi. Bunlardan Orta Sofizm ustaları, özellikle Apamalı Posidonios, ekphrasisin kuramını inşa etmişlerdir ( sonrasında Cicero, Quintilianus, Yaşlı Seneka ve Philostratos da aynı kuramı izlemiştir). Diderot sırrını bir masal anlattığını unuttuğu için ifşa etmiştir ve bunu unutmasının nedeni, ressam Vernet’nin Sergi’deki tablolarının önünde dururken ‘’kendini doğanın önünde var saymış’’ olmasıdır, ve yanılsama kolaydır diye de ekler. Bir başka deyişle, yapıtın yazar – şairin imgelemi üzerindeki taklit etme kudreti, yanılsama gücü öylesine büyüktür ki resmedilmiş yanılsamayı gerçeklik olarak algılamaktadır. Diyeceksiniz ki mimesis (taklit) çekiciliğin ta kendisidir. Yine de taklit göz bağcılığa kadar gitmez.Diderot’nun manzara – tablolar hakkındaki betimlemeleri de yazıya dökülmüş göz aldatmaları, göz aldatıcı metinler değildir, Vernet’nin manzaralarıdır.
Ama gerçek manzaraları, yani eğitmeni, iki küçük öğrencisini, çimenlikteki öğle yemeğini, domuz ezmesini ya da – daha ‘’ soyut biçimde’’ söyleyecek olursak – yazarın bütün bu imgelem gücünü – ki Diderot’nun dördüncü manzarayı betimlemesinde sözünü ettiği büyülenmeyle kışkırtılmıştır – ‘’ çerçeveleyen’’ masal, aslında, İlkçağ filozoflarının phantasia, Visio 42 dedikleri ve ‘’taklitten daha uslu bir demiurgos’’ un ‘’ taklitçi ‘’ bir betimlemenin içerisindeki tezahüründen başka bir şey değildir. Bu demiurgosun bütün kudreti bir “masalın”, bir anlatının bir gezintinin içerisinde işlemektedir.Ama bu demiurgos, anekdotun da ötesinde, okumaya ve “iç” bakışa kozmolojik zamanı, yani dünyanın ve meteorların zamanını, insanların, nesnelerin, varlıkların ve onların tarihlerinin zamanını açar 43. Metindeki altı ayrı betimleme – dünyanın yaratıldığı altı gün gibi – tam da şiirin bu hayali, yani tanrısal ve insani phantasiasından beslenmiştir.Yaradılışın yedinci gününe, yani sanatsal dinlenme gününe denk gelen son aşama ise artık bir doğa manzarası değil, Vernet’nin bir tablosudur.(s. 85-86-87)
Marin, Louis,(1993). İmgenin İktidarları,(cev. Muna Cedden), Dost Kitapevi Yayınları, Ankara
Bir Cevap Yazın