
“Mac,” dedi Dr. Burton, yorgun bir ses tonuyla. “Sen benim için bir muammasın. Neredeysen oradakilerin ağzını taklit ediyorsun. London ve Dakin’le birlikteyken onlar gibi konuşuyorsun. Sen bir aktörsün.”“Hayır,” dedi Mac. “Kesinlikle aktör değilim. Konuşmak hissetmektir. Nasıl hissediyorsam öyle konuşuyorum, kesinlikle doğal bir şekilde. Öyle konuşmak için zorlamıyorum kendimi. Zorlasam bile faydası olmaz. Biliyor musun Doktor, insanlar kendileri gibi konuşmayanlara kuşku ile bakar. Bir insana, anlamadığı sözcükler kullanarak hakaret bile edebilirsin. Belki yüzüne bir şey söylemez ama senden nefret eder. Bu, senin konumun açısından söz konusu değil Doktor. Senin farklılığın kabul edilmiş bir şey. Öyle olmasaydı sana güvenmezlerdi.”Ağaç dallarının ve yaprakların oluşturduğu kemerin altına girdiler, dallar gökyüzüne karanlık gölgeler halinde uzanıyordu. Kamptan yükselen mırıltılar duyulmuyordu artık. Başlarının üzerindeki bir baykuşun yırtıcı sesiyle durakladılar.“Baykuş bu Jim.” diye açıkladı Mac. “Fare avlıyor.” Sonra Burton’a döndü. “Jim kırsal alanda pek bulunmamış. Bize yabancı olmayan şeyler onun için yeni. Şuraya oturalım.”Mac ve Doktor toprağa oturup yaşlı bir elma ağacının gövdesine yaslandı. Jim karşılarına oturup bağdaş kurdu. Durgun bir geceydi. Üstlerindeki yapraklar kıpırtısızdı.Mac, sanki sözünü geceye söylermiş gibi usulca konuştu.“Sen benim için bir muammasın Doktor.”“Ben mi? Muamma mı?”“Evet, sen. Partili değilsin ama her zaman bizim için çalışırsın, hiçbir şey de istemezsin yaptıkların için. Yaptıklarımıza inanıyor musun, yoksa inanmıyor musun, bilmem. Bu konuda hiçbir şey söylemez, sadece çalışırsın. Seninle daha önce de çalışmalarım oldu ve davaya inanıp inanmadığın konusunda bir karar veremedim.”Burton yavaşça güldü.“Anlatması zor. Sana ne düşündüğüm konusunda bir şetler söyleyebilirim ama pek hoşlanacağını sanmıyorum. Hatta hoşlanmayacağından neredeyse eminim.”“Anlat bakalım.”“Benim davaya inanmadığımı söyledin. Bu, aya inanamamak gibi bir şey. Daha öncede kominler vardı, yine olacak. Fakat sizler bir şeyi kurdunuz mu, işin tamam olduğunu sanıyorsunuz. Hiçbir şey yerinde durmaz Mac. Bir fikri yarın uygulamaya koy, anında değişmeye başladığını göreceksin. Bir komün kur, o da aynı değişimin akışına girecektir.”“O zaman davanın iyi olduğunu düşünmüyorsun, öyle değil mi?”Burton içini çekti.“Gördün mü? O eski kayaya tosladık yine. İşte bu yüzden çok fazla konuşmayı sevmem. Dinle beni Mac. Duygu ve düşüncelerim eleştirilerin üstündedir demiyorum ama onlar benim sahip olduğum tek şey. Ben tablonun bütününü görmek isterim… yapabildiğim ölçüde. Bakışımı ‘iyi’ veya ‘kötü’yle sınırlamak istemem. ‘iyi’ terimini kullanırsam onu inceleme yetimi kaybederim, çünkü onun içinde kötü de olabilir. Anlıyor musun? Ben bütünü görmek istiyorum.”Mac, sabırsızlıkla atıldı.“Ya sosyal adaletsizlik? Kar sistemi? Bunların kötü olduğunu söylemek zorundasın.”Doktor Burton başını geriye atıp gökyüzüne baktı.“Mac,” dedi “Şu fizyolojik adaletsizliğe bak, tetanosun adaletsizliği, frenginin adaletsizliğine, amipli dizanterinin gangster yöntemlerine bak… benim alanım bunlar.”“Devrim ve komünizm sosyal adaletsizliği ortadan kaldıracaktır.”“Evet, dezenfektanlar ve koruyucu hekimlik de diğerlerini önleyecektir.”“İkisi farklı. Birini insan yapıyor, diğerini ise mikroplar.”“Ben pek bir fark göremiyorum Mac.”“Lanet olsun, Doktor, Tetanos her yerde var. Frengiyi Park Avenue’de bulabilirsin. Peki bizimle değilsen neden peşimizden ayrılmıyorsun?”“Görmek istiyorum,” dedi Burton. “Parmağını kestiğin zaman yara mikrop kapar, şişer ve ağrımaya başlar. Şişme, vücudun direnişidir, ağrı ise savaş. Kimin kazanacağını bilemezsin ama ilk muharebe alanı yaradır. Eğer hücreler ilk muharebeyi kaybederse mikrop yayılır ve kola doğru ilerler. Mac, bu küçük küçük grevler enfeksiyon gibidir. İnsanların içine bir şeyler girdi, hafif ateş başladı ve lenf bezleri takviye birlikleri gönderdi. Görmek istediğim için yaranın olduğu yere gidiyorum.”“Grevin yara olduğunu mu düşünüyorsun?”“Evet. Grup halindeki insanlar daima bir çeşit enfeksiyon kapar. Bu da işin kötü yanı gibi görünüyor. Görmek istiyorum Mac. Grup halindeki bu insanları gözlemlemek istiyorum, onlar bana, bildiğimiz tek tek insanlardan farklı olarak, yeni tür birey birey gibi görünüyor. Bir gruba ait olan kişi artık kendisi değildir. Kendisinden farklı bir organizmanın içindeki bir hücredir. Nasıl vücudunu oluşturan hücreler sonuçta seni nasıl oluşturdukları halde senden farklıysalar, aynen öyle. İnsanlar, ‘kitle çılgındır, ne yapacağı belli olmaz’ derler. Neden insanlar kitleye tek tek bireyler olarak değil de kitle olarak bakar? Kitle, bir kitle olarak aşağı yukarı her zaman mantıklı hareket eder.”“Bunun davayla ne ilgisi var?”“Şöyle bir ilgisi olabilir Mac: Bir grup insan harekete geçmek istediği zaman kendine bir sembol yaratır. ‘Tanrı kutsal toprakları ele geçirmemizi istiyor’; ya da ‘dünyayı demokrasinin beşiği yapacağız’; veya ‘ sosyal adaletsizliği komünizmle ortadan kaldıracağız’ denir. Fakat aslında Kutsal Topraklar, Demokrasi veya Komünizm grubun umrunda değildir. Belki de grup sadece harekete geçmek istemiştir, kavgaya girmek istemiştir ve bu sözcükleri sadece bireylere güven vermek için kullanmıştır. Söylemek istediğim böyle bir şey Mac.”“Davanın bununla alakası yok,” diye sesini yükseltti Mac.“Belki de yoktur ama benim düşüncem böyle.”“Senin sorunun Doktor,” dedi Mac. “Komünist olamayacak kadar aşırı solda olman. Kolektivizasyonda çok ileri gidiyorsun. Benim gibiler için ne düşünüyorsun, olayları yönlendiren, kitleyi harekete geçirenler için? Bu senin grup insanı düşünceni suya düşürüyor.”“Sen bir neden olduğun kadar bir sonuçta olabilirsin Mac. Sen, grup insanının bir ifadesi olabilirsin, özel fonksiyonu olan bir hücre, gözdeki bir hücre gibi. Gücün, bir grup insanı olmaktan geliyor ve aynı zamanda onu yönlendiriyorsun, aynı bir göz gibi. Nasıl ki gözün hem beyninden emir alıyor, hem de ona emir veriyorsa.”“Hiç de pratik değil”, dedi Mac, bıkkın bir havada. “Bu tür konuşmaların aç insanlarla, işsiz insanlarla ne ilgisi var?”“Çok ilgisi var bence. Tetanosla kazıklıhummanın birbiriyle ilgisiz olduğu yakın zamanda anlaşıldı. Dünyada hala çocuğun cinsel ilişki sonucu olduğunu bilmeyen ilkel kabileler var. Evet, grup insanının doğası, hedefleri, tutkuları hakkında daha fazla bir şeyler bilmek önemli. Onlar bizden farklı. Zevkle kaşınmamız sonucunda çok sayıda hücre ölmektedir. Belki de grup insanı, bir savaşta tek tek bireylerin yok olup gitmesinden zevk almaktadır. Kısacası Mac, sahip olduğum bütün olanaklarla olup biteni anlamaya çalışıyorum.”Mac ayağa kalkıp pantolonunu silkeledi.”“Çok anlarsan hiçbir şey yapamazsın.”Burton da kalktı kıs kıs gülüyordu.“Belki bir gün… ah, boşver şimdi… Bu kadar çok konuşmamalıydım. Fakat insan konuştuğunda düşünceleri daha da netleşiyor, dinleyen olmasa bile.”İşlenmiş tarlanın toprak topaklarına basa basa, uyumakta olan kampa doğru yürüdüler. (s.133-134-135-136-137)Steinbeck John (2015).Bitmeyen Kavga, (çev. Gün Zileli) Sel Yayıncılık, İstanbul
Bir Cevap Yazın