“Şimdi ‘teori ile pratik arasındaki bağlantı’ yeni bir biçim aldı. Entelektüeller, ‘evrensel’, ‘örnek alınacak’, ‘herkes için adil ve doğru’ olanın kipliğinde değil; spesifik sektörlerde, kendi yaşam ya da çalışma koşullarının onları konumlandırdığı noktalarda (konut, hastane, tımarhane, laboratuvar, üniversite, aile ve cinsel ilişkiler) çalışmaya alıştılar. Kuşkusuz bu onlara, yürütülen mücadeleler hakkında çok daha doğrudan ve somut bir bilinç verdi. Tabii buna bağlı olarak spesifik, ‘evrensel olmayan’ ve genellikle proleteryanın ya da kitlelerinkinden değişik sorunlarla da karşılaştılar. Buna rağmen ben entelektüellerin iki nedenden dolayı proleteryaya ve kitlelere fiilen yaklaştıkları kanısındayım. Bu nedenlerin birincisi, bunun gerçek, maddi ve gündelik mücadelelerle ilgili bir sorun olması; ikincisi de farklı bir biçimde olmakla birlikte, genelde proleteryayla entelektüelin aynı düşmanla (yani çokuluslu şirketler, yargı ve polis aygıtları, emlak spekülatörleri, vb.) karşı karşıya gelmeleriydi. Ben bu kesimi, ‘evrensel’ entelektüelin karşısında ‘spesifik’ entelektüel şeklinde nitelendireceğim.” (s. 46)
Foucault, Michel (2011). Entelektüelin Siyasi İşlevi, (çev. Işık Ergüden, Osman Akınhay, Ferda Keskin), Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Bir Cevap Yazın