“İnsan ne harikulade bir buluş! Isınsın diye ellerine, soğusun diye de çorbasına üfleyebilir. Çok tiksindirmiyorsa bir kınkanatlıyı başparmağıyla işaretparmağı arasında hafifçe tutabilir. Bitki yetiştirebilir, besinini, giyimini, kimi ilaçları, hatta kötü kokusunu gizlemeye yarayacak parfümleri onlardan sağlayabilir. Madenleri dövüp kap kacak yapabilir (bir maymunun yapamayacağı bir şeydir bu).
Büyüklüğün, çektiğin acı nice örnek hikayede yüceltiliyor. Nice Robinson’lar, Roquentin’ler, Meursault’lar, Leverkühn’ler!* İyi şeyler, güzel görüntüler, yalanlar: Doğru değil bu. Hiçbir şey öğrenmedin, tanıklık edemezsin. Doğru değil bu, inanma onlara, kurbanlara, kahramanlara, serüvencilere inanma!
Sadece aptallar İnsan’dan, Hayvan’dan, Kaos’tan alay etmeden söz ediyorlar hala. Böceklerin en önemsizi bile hayatta kalabilmek için, bir Şirket’in saat/hız denemelerinin kurbanı olan, üstelik o şirkette çalışmaktan gurur da duyan ve artık adı sanı unutulmuş bir havacının, dünyanın en yüksek dağı bile olmayan bir dağı aşmak için sarf ettiği enerjiden daha fazla değilse bile, ona yakın bir enerji sarf eder.
Fare, labirentinde hakiki hünerler gösterebilir: Yemini alabilmek için basmak zorunda olduğu pedalları bir piyanonun ya da orgun klavyesine akıllıca bağlamak yoluyla hayvanın “İsa sevincim daim olsun”u doğru olarak çalması sağlanabilir; onun bundan sonsuz zevk aldığını düşünmemize de hiçbir engel yoktur.
Oysa sen, zavallı Dedalus,** senin labirentin yoktu, sahte mahkum, senin kapın açıktı. Ne kapının önünde nöbetçi duruyordu, ne dehlizin nöbetçi şefi, ne de bahçenin küçük kapısında Engizisyon Yargıcı”(s.99-100).
Perec, Georges (2016), Uyuyan Adam, (çev. Sosi Dolanoğlu), Metis Yayınları, İstanbul.
*Sırasıyla D. Defoe’nun Robinson Crusoe‘nun, J. P. Sartre’ın Bulantı‘sının, A. Camus’nün Yabancı‘sının, T. Mann’ın Doktor Faustus’unun baş kişileri. – ç.n.
**Girit’teki labirentin kurucusu olan Yunan mimarı. – ç.n.
Bir Cevap Yazın