“K.’nın böyle bir şey yapmaya nasıl cesaret ettiğine akıl erdirebiliyorlardı. “İyi ama ne yapmıştı ki?” K. durmadan bunu sorup duruyor, ama karşısındaki iki kişi onun suçundan pek emin olduklarından ve K.’nın iyi niyetli olabileceğini akıllarının ucundan bile geçirmediklerinden sorup öğrenemiyordu. K. her şeyi yavaş yavaş kavrayabiliyordu. Koridora çıkmaya hakkı yoktu, normal koşullarda olsa olsa bara girmesine izin vardı, bu da hatır içindi ve her an geri alınabilirdi. Bir bey onu çağırdıysa, elbette çağrılan yerde hazır bulunacaktı, ama şunu asla unutmamalıydı ki – hiç değilse sıradan bir insanın aklına sahipti herhalde?- aslında ait olmadığı bir yerde bulunmaktaydı ve bey onu oraya tamamen gönülsüzce, sırf resmi işler böyle gerektirdiği ve mazur gösterdiği için çağırmıştı. Bu nedenle derhal orada görünmeli, kendini sorguya çektirmeli, ama sonrasında mümkünse daha hızlı bir şekilde çekip gitmeliydi. Koridordayken oraya kesinlikle ait olmadığı duygusuna kapılmamış mıydı ki? Kapıldıysa eğer, otlanan bir hayvan gibi nasıl dolaşabilmişti orada? Onu gece sorgulamasına çağırmamışlar mıydı? Gece sorgulama düzeninin neden kurulduğunu bilmiyor muydu? Gece sorgulamalarının – K. bunun mantığı ile ilgili yeni bir açıklama duyuyordu şimdi- tek amacı, beylerin yüzlerini görmeye dayanamadığı dilekçe sahiplerini gece vakti, yapay ışık altında hızla sorgulamak ve olabilirse sorgulama sonrasında bütün çirkinliklerini uykuda unutmaktı. Oysa K. davranışlarıyla bütün önlemlerle alay etmiş. Hayaletler bile sabah olunca kaybolurmuş, ama K. elleri ceplerinde orada öylece kalmış; sanki yerinden kımıldamayarak odaları ve beyleriyle bütün koridorun çekip gitmesini bekler gibiymiş. Ve bu – K. bundan hiç kuşku duymamalıymış – olabildiği ölçüde kesinlikle gerçekleşecekmiş, çünkü beylerin duyarlılıkları sınırsızmış. K.’yı kimse kovmazmış, hatta aslında en doğal olanı, bir an önce çekip gitmesini bile söyleyen olmazmış; K. oarada bulunduğu için muhtemelen öfkeden titremelerine ve en sevdikleri zaman olan sabah saatlerinin ziyan olmasına karşın kimse yapmazmış bunu. K.’ya karşı harekete geçmektense, acı çekmeyi yeğlerlermiş; ama K.’nın göze batan şeyi sonunda yavaş yavaş fark edeceği, onun da beyler kadar acı çekeceği, herkesin gözü önünde, son derece uygunsuz bir biçimde sabah saatlerinde koridorda dikilmekten dayanılmaz ölçülere varan acılar çekeceği umudunu da taşımaktalarmış. Boşa umutmuş bu ” (s.313-314).
Kafka, Franz (2015), Şato, çev. Regaip Minareci, İş Bankası K. Yayınları, İstanbul.
Franz Kafka – Şato by Hermann Naumann
Merhabalar 😊
Franz Kafka’nın Şato romanından en sevdiğim 17 alıntıyı ben de sizinle paylaşmak isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/franz-kafka-sato-romanindan-en-sevdigim-17-alinti/
Keyifli okumalar dilerim.
BeğenLiked by 1 kişi