Walter Benjamin – Esrar Üzerine

benjamin - esrar

 

“Marsilya, 29 Temmuz. Uzun bir tereddütten sonra, akşam yedide esrar içtim. Gün boyu Aix’teydim. Yüz binlerce insanın yaşadığı ama kimsenin beni tanımadığı bu şehirde, rahatsız edilmeyeceğimi bilmenin mutlak kesinliğiyle yatağımda uzanmış yatıyordum. Gene de küçük bir çocuğun ağlaması huzurumu kaçırıyor. Üç çeyrek saat geçmiştir diye düşünüyorum. Ama sadece yirmi dakika geçmiş. (…) Yatağımda öylece yatıyorum, okuyor ve ot içiyorum. Karşımda hep aynı manzara – Marsilya’nın karnı. Çok sık gördüğüm sokak, bir bıçak kesiğine benziyor.

Esrarın etkileri yok gibi ya da öyle zayıf ki, önlem olarak içeride kalmanın gereksiz olacağını düşünüp nihayet otelden çıktım. İlk uğrak limanım, Canebiere ile Cours Belsunce’ın köşesindeki kafeydi. Limandan bakılınca sağdaki; öyleyse hep gittiğim kafe değildi bu. Şimdi niye? Sadece biraz cömertlik, insanlar tarafından kibarca karşılanma beklentisi. Yalnızlık duygusu bir anda kayboluyor. Bastonum bana özel bir zevk vermeye başlıyor. İnsan o denli hassaslaşıyor ki, kağıdın üzerine düşen gölgenin kağıdı yaralayacağından korkuyor. Mide bulantısı geçiriyor. Pisuarların üzerindeki notları okuyor. Bu ya da şu kişi yanıma kadar gelse hiç şaşırmam. Ama kimse gelmese de hayal kırıklığına uğramam. Fakat burası benim için fazla gürültülü.

Şimdi de, esrarkeşin zaman ve uzam üzerindeki talepleri yürürlüğe giriyor. Bilindiği gibi, bunlar kesinlikle muhteşemdir. Esrar içmiş biri için Versailles çok büyük değildir, ne de sonsuzluk çok uzundur. İç deneyimin bu muazzam boyutlarının, bu mutlak sürekliliğin ve ölçülemez uzamın gerisinde bekleyense, uzamdan ve zamandan oluşan bu dünyanın beklenmedik durumlarını artan bir şefkatle anımsatan, olağanüstü mutluluk verici bir mizah duyumudur. Sonsuza kadar yiyip içmek için daha şimdi oturduğum Restoran Basso’da mutfağın da şimdi kapandığını söylediklerinde, sonsuzca hissediyorum bu mizah duyumunu. Ama sonradan, bütün bunların aslında apaydınlık, olağan, hayatla dopdolu olduğu ve hep öyle kalacağı duygusu. Oturduğum yeri nasıl bulduğumu da belirtmeliyim. Benim için önemli olan, eski limanın ancak üst katlardan görülebilen manzarasıydı. Aşağıdan yürüyerek geçerken, ikinci kat balkonunda boş bir masayı gözüme kestirdim. Sonunda, çıka çıka birinci kata kadar çıkabildim. Pencere kenarındaki masaların neredeyse tamamı doluydu, bunun üzerine, o an boşalan çok büyük bir masaya geçtim. Tam otururken, koskocaman bir masada tek başıma oturacak olmanın yakışıksızlığını fark ettim; utana sıkıla kalktım, tüm katı boydan boya yürüyerek salonun diğer ucuna geldim ve ancak yanına vardığımda görebildiğim bu küçük masaya yerleştim” (s. 158-160).

 

Benjamin, Walter (2012). Esrar Üzerine, (çev. Suat Kemal Angı), İmge Kitabevi, Ankara.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: