“Hemen dikilip beni öptü: “Neden ağlıyorsun? Upuzun bir boyun var, uzun boyluları severim, her istediklerini yapabilen uzun kolların var, bunlarla neden övünmüyorsun? Sana bir öğüt vereyim: Kollarına koyu renk manşetler takmayı sakın savsaklama. Sana övgüler diziyorum burada, hala ağlıyor musun? Yaşamdaki bu zorluğu göğüsleyebilecek kadar olgunsun sanırım.
Aslında hiçbir işe yaramayan savaş aletleri, kuleler, duvarlar ve ipekten perdeler yapıp duruyoruz. Bir zaman bulabilsek, yaptıklarımıza çok şaşırırdık. Hem boşlukta tutuyoruz kendimizi, düşmüyoruz. Yarasalardan da çirkin olduğumuz halde uçmaya çabalıyoruz… Güzel bir günde, “Aman Tanrım, bugün ne kadar güzel bir gün” dememizi kimse engellemiyor, neden dersen, bir kere dünyada yer kapmışız kendimize, her şeyi kabul etmiş, yaşamaya devam etmişiz.
Demem o ki, kardaki ağaç gövdelerinden aşağı değiliz. Ağaç gövdelerini hemen toprağın üstünde durur sanırız, bir yüklendik mi söküp atacak kadar zayıf gibidirler. Yok canım, olur mu, toprağın derinliklerine kök salmıştır onlar. Bak, işte bu bile görünüşte böyledir.
Böyle düşüncelere dalmam, ağlamamı engelliyordu: “Gece oldu, şu anda söyleyeceklerimden dolayı yarın kimse beni suçlayamaz, bunların hepsini uykuda söylemiş olabilirim” (s.64-65).
Kafka, Franz (2014), Bir Savaşın Tasviri, çev. Yekta Majiskül, Altıkırkbeş Yayın, İstanbul.
Bir Cevap Yazın