“Bu akıl yürütmenin birinci önermesinin dile getirdiği özgür istem sahibi insan anlayışı, Spinoza’ya göre, insanın kendi konusundaki bilgisizliğinden başka bir temele dayanmaz. Tam bir akılcı olarak Spinoza, gerçek neden (Causa) ile sebebin (Ratio) özdeş olduğunu düşünür: Causa sive Ratio. Doğada nedensiz ve doğrudan başka bir şey yoktur. Sıkı bir belirlenimciliğin egemen olduğu varlık alanında, insanın bu açıdan herhangi bir ayrıcalık sahibi olduğunu düşünmek saçmadır. Ereksel neden, doğru bir nedensellik anlayışına dayanmaz, çünkü o, ereği düşünen bilinci ve onu gerçekleştirecek olan ve kendisini hiçbir nedenin belirlemediği bir özgür istemi gerektirir. Ereksellik, özünde nedensizlik, belirlenmemişliktir. İnsan kendi isteklerini ve iştahlarını bilmekte, ama belli bir şeyi istemesinin gerçek nedenlerini bilmemekte, bu yüzden de özgürce, nedensiz olarak istediğini sanmaktadır.
İkinci olarak insanların davranışlarını yöneten ilke olarak yararlılık ilkesi, birinci ilkeyle, yani özgür istem ilkesiyle birleşerek doğayı iki düzleme ayırır: erekler ve araçlar. İnsanların kendilerinde ve çevrelerinde kendileri için yararlı olanı elde etmek için elverişli pek çok araç bulunmaktadır: Yemek için dişler, görmek için gözler, beslenmek için sebze ve hayvanlar, aydınlanmak için güneş, balıklarıyla beslenmek için deniz, vb. Sonuç olarak insanlar bütün bu doğal şeylerin bir şey için bir araç olduğunu düşünmeye başlar. Araç olan şeyler, kendi kendilerini biçimlendirmiş olamayacaklarına ve onların mimarı insanın kendisi de olmadığına göre, bu araç-erek basamaklarının tepesinde çok güçlü bir ya da birkaç varlık bulunmalıdır.
Sistemin üçüncü ve son terimi olarak Tanrı’yı düşünürken, insan, yine kendi hakkında sahip olduğu yanılsamayı ona yansıtmaktadır: Tanrı, insan gibi özgür istem sahibidir. O, insanın çevresinde bulunduğu en güçlü varlık olan monarka benzeyen doğanın efendisidir. O halde insan ve Tanrı, büyük doğa ülkesinde bir başka ve ayrıcalıklı bir ülke oluşturur ve doğanın düzenini aşarlar. Söz konusu düzlemlerden birincisi ereklere sahip olabilen, üretici, yaratıcı istem ve özgürlük düzlemidir. Aralarındaki sonsuz uzaklığa karşın insan, Tanrı ile birlikte bu düzlemde yer alır. İkinci düzlemde ise yaratma yeteneğine ve ereklere sahip olmayan maddesel zorunluluğun kölesi, doğa düzlemidir. İkinci düzlemde yer alan doğal varlıklar anlam ve gerekliliklerini bir biçimde aracı oldukları bir başka istemden alırlar” (s. 69-70).
Bumin, Tülin (2014). Tartışılan Modernlik: Descartes ve Spinoza, YKY, İstanbul.
Bir Cevap Yazın