“Bir başarı alanının belirli bir çağda ön plana geçmesi, çağa rengini veren başarı olması; insan başarılarının başka başka bağlarda ve başka başka insan gruplarında farklı önem taşıması, o alanda ortaya konan bağımsız yaratma ürünü eserlerin çapıyla ilgilidir.
Söz gelişi klasik Antikçağ’da felsefenin değerlenmesi bir Platon’un, bir Aristoteles’in eserleriyle, Ortaçağ’da teolojinin ve dinin değerlenmesi bir Augustinus, bir Anselmus, bir Origenes’in eserleri ve temelli veya temelsiz inançları uğruna ölen insanlarla, mimarinin değerlenmesi bir İsidoros ve Anthemios’la, bir sürü anonim katedral ustasıyla, bir yüzyılı kaplamış bir Sinan’la; resimin değerlenmesi bir Rafaello, bir da Vinci, bir Van Gogh’la; şiirin değerlenmesiyse bir Aiskhlos’la, bir Yunus’la, bir Rilke’yle, bir Bachmann’la… olur.
Bir çağda veya bir insan grubunda aynı alanda adım atmış birkaç insan aynı zamanda veya birbirine yakın zaman süreleri içinde yaşarsa, o başarı alanının ön plana geçmesi, çağa rengini veren başarı alanı olması doğaldır. Yüzyılımızda, merkezde fiziğin bulunduğu bilimler grubunun değerlenmesi, dolayısıyla tekniğin değerlenmesi, buna bir örnek olabilir.
İnsan başarılarının değerlendirilmesine gelince, bu, kendisi de bir başarı alanı olan felsefenin işidir. Çeşitli insan başarılarının insan yaşamındaki yerini, önem ve değerini göstermek, insanın değerlerini değerlendirmek, hep yeniden değerlendirerek dengeye işaret etmek felsefenin işidir. Felsefenin, sanatın, bilimin, tekniğin, moralin ve diğer insan başarılarının insan için, kişilerin yaşamı için taşıdığı anlamı ve insan için ortaya çıkardığı problemleri göstermek ve araştırmak da felsefenin işidir” (s. 49-50).
Kuçuradi, İoanna (2010). İnsan ve Değerleri, Türkiye Felsefe Kurumu, Ankara.
Bir Cevap Yazın