Fatih Atila – Ölü Canlar

fatih atila - ölü canlar

 

“- Kim bunlar, diyor, on beş bin kişinin gözünü, bir kaleye saldıracak kadar döndüren, dahası önlerinde, dokunsalar söndürebilecekleri bir ateşin insanları yakıp yok etmesine yol açanlar?

– Ahilerden kalan miras, diyorum, onların çocukları. Geri kalmış, sanayiden uzak, Cumhuriyet’in yetmiş yılda topu topu birkaç kez uğradığı, eski görkemini, zenginliğini, imgesini, kimliğini, önemini yitirmiş bir kentin zavallı isimsiz çocukları… Beş vakit namazlarını asla aksatmayan, evinden, işinden ve camisinden başka bir şey bilmeyenler.

Anladım, aynı şeyleri tekrarlıyorsun, diyor, kabalaşıyor bir İngiliz’e göre, arkasından özür diliyor, 2 Temmuz’a gelir misin, diye ekliyor kibarca, lütfen diyor.

– İki Temmuz… Peki, diyorum, sen söyle o zaman, Salman Rushdi’nin ‘Şeytan Ayetleri’ne neden çok kızdı Müslimanlar?

– Bilmem, herhalde inançlarına saldırı vardı…

– Evet, inançlarına saldırı vardı. Peki, bu kitabı kim yayınlayacaktı ülkemizde?

– Bilmem…

– Aziz Nesin, dedim, Aziz Nesin büyük gülmece ustası…

-Komiklik olsun diye mi, dedi. Anladım, beni sinirlendirmeye çalışıyordu. Bu bütün bunlara değecek kadar önemli miydi, diye ekledi.

– Bütün bir ömür boyunca evi, işi ve camisinden başka hiçbir şey görmeyen insanlar için tartışmalı hale gelen bir peygamber ve günün birinde, bu kitabı basacağını söyleyen o büyük mizah yazarı dünyalarına giriyor, rüyalarına değil, diyorum; üstelik işte orada Buruciye’de, ‘Ben sizin kitabınıza, peygamberinize, Allahınıza inanmıyorum,’ diyor, diyebilir ama orada, o anda…

-Komiklik yapmış, diyor, gülümsüyor, bizde kimse ciddiye olmaz bu tür şeyleri.

– 300 yıl önce?

– O zaman olurlardı, diyor.

– Peki, anlaştık, diyorum, yani anlayacağın, yanlış yer, yanlış zaman… Sonra her şey kararıyor; yer, gökyüzü, koşanlar, kara insanlar, kül rengi yüzler, boğuk ürpertici sesler, bitmeyen ayak sesleri, çığlıklar, koşuşmalar, çocuklar, kadınlar, kapanan kepenkler, hareketlenen camiler, mescitler, telefon konuşmaları, kameralar, fotoğrafçılar… Simsiyah elbiseleriyle ortaya çıkan, sürekli tekbir getiren, yüzleri görünmeyen insanlar, bilinmeyen gölgeler, kuş sürüleri gibi uyumlu, hareket halinde insan yığınları… İlk kibrit, ilk çakmak, biraz benzin, yanan perdeler, eşyalar ve kesif bir duman… Çığlıklar, çığlıklar, ateş, alevler… kötü, kirli ve çirkin olan her şeyi temizleyeceğine inanılan, yaşamı var eden, hayatı yok eden güç, yani ateş, Empedokles’in ateşi” (s. 106-108).

 

Atila, Fatih (2003). Ölü Canlar, Can Yayınları, İstanbul.

 

 

Aziz Nesin & Abdurrahman Dilipak Tartışması

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: