Taipei’de ki Longshan Tapınağı’nın çatısının üzerinde bulunan Fenghuang.
Çin Ankası
“Çinlilerin kutsal kitapları, İncil’den alıştığımız o dokunaklı havadan yoksun olduklarından hayal kırıklığı yaratabilir. Ama zaman zaman, o ölçülü anlatım içinde birdenbire beliren, bir içtenliğe kapılıveririz. Sözgelimi, Konfüçyus’ten Seçme Parçalar‘ım (Waley çevirisi) VII. Kitap’ındaki şu sözler:
Üstad dedi ki: ‘Her şey ne kadar da kötüye gitti. Kaç zaman oldu Chou Dükasını rüyamda görmeyeli.’
Ya da IX. Kitabındaki şu sözler:
Üstad dedi ki: “Anka kuşu gelmiyor; ırmağın da bir çizim verdiği yok. Ben bittim artık!”
Sözkonusu çizim ya da işaret (diyor tefsirciler), sihirli bir kaplumbağanın sırtındaki bir yazıta gönderme yapar. Anka kuşuna gelince, tüyleri rengarenk, sülünden ve tavustan farksız bir kuştur. Tarih öncesi zamanlarda, göksel teveccühün somut nişanesi olarak, erdemli imparatorların bahçelerine ve saraylarına konardı. Erkeği (Feng) üç ayaklıydı ve güneşte yaşardı. Dişisi Huang’tır; ikisi ölümsüz aşkı simgeler” (s. 63).
Borges, J. L. (1996). Düşsel Varlıklar Kitabı, (çev. Bora Komçez), Mitos Yayınları, İstanbul.
Bir Cevap Yazın