“Elektrik ampulü, bize yağla ışık veren o canlı lambanın hülyalarını asla veremez. Işığın yönetildiği çağa girdik. Tek rolümüz elektrik düğmesini çevirmek. Mekanik bir hareketin mekanik öznesinden başka bir şey değiliz. ‘Yakmak’ fiilinin öznesi olarak haklı bir gururla kendimizi var kılmak için bu edimden yararlanamayız.
Eugene Minkowski Vers une cosmologie (Bir Kozmolojiye Doğru) adlı güzel kitabının bir bölümünde şu başlığı vermiştir: ‘Lambayı yakıyorum’. Ama lamba burada bir elektrik ampulüdür. Karanlık mekanın ardından derhal aydınlanan mekanın gelmesi için parmağın düğmeye uzanması yeter. Aynı mekanik hareket tersi dönüşümü sağlar. Küçük bir tık sesi, aynı sesle, hem evet‘ini hem hayır‘ını söyler. Böylece fenomenolog bizi dönüşümlü olarak iki dünyaya, başka deyişle iki ayrı bilince yerleştirir. Bir elektrik düğmesiyle birlikte, evet ve hayır oyununu sonsuza dek oynayabiliriz. Ama fenomenolog mekaniği kabul ederken ediminin fenomenolojik yoğunluğunu yitirmiştir. Karanlık ile aydınlığın iki evreni arasında gerçeklikten yoksun bir an vardır; Bergsoncu bir an, entelektüel bir an vardır. Lamba daha insaniyken anın dramı daha fazlaydı. Eski lambayı yakarken beceriksizlik yapmaktan, bir talihsizlik olmasından her zaman çekiniyorduk. Bir akşam yakılan fitil asla tam anlamıyla dünkü fitil değildir. Bakım yapılmazsa kömürleşir. Eğer üzerindeki cam düzgün değilse lamba tüter. Tanıdık nesnelere hak ettikleri özenli dostluğu göstermekte her zaman yarar vardır” (s. 106-107).
Bachelard, Gaston (2008). Mumun Alevi, (çev. Ali Işık Ergüden), İthaki Yayınları, İstanbul.
Bir Cevap Yazın