“Şüphesiz, insan akıllı bir varlıktır. Bu onun diğer yaşamlardan önceliğidir. Fakat o yalnız bir varlık değildir, o aynı zamanda yaşadığı dünyanın mekan ilişkilerini de aşabilir. O bunu düşüncelerinde yapabilir ama, gerçekten -yani yaşayarak ve hareket ederek- bulunduğu yerden başka bir yerde olamaz. Oraya gidebilir tabii ama ancak bedenen. Akıl bedene bağlıdır ve bağlı kalır, o yalnız organik varlıklarda bulunur, onların yaşamlarındadır, onun kuvvetleriyle yaşar, ve organik yaşam maddesel dünyaya ve onun enerji alış verişine ait olduğu için de, dolaylı olarak onun tarafından taşınır.
Bu noktada yeni ontolojiye çok ciddi bir görev düşmektedir. İnsan -akıllı bir varlık olarak da-, içinde bulunduğu dünyayı anlamayan bir insan, onu bu bağlamda dünyanın tüm yapısıyla birlikte anlamak, onun varlığını bu açıdan yeniden belirlemek gerekmektedir. Eski ontolojide tam tersi bir eğilim vardır. Dünyayı insanlar üzerine kurulmuş, bütün basamaklarındaki nesneleri ve bağlantıların insanlar için yapıldığı, sanki dünyanın son amacının insan olduğu şekilde bir dünya düzeni. Şayet organik dünyanın gerçek mucizelerinden, mesela şekilde benzeyenlerin genetik bağlantılarından veya organik işlevlerin dünyadaki yaşam şartlarına kesintisiz uyumlarından yola çıkılırsa, her şey çok değişik görülür. Orası tam tersini gösterir: Dünya insanlar üzerine düzenlenmemiştir, bilakis insan dünya üzerine yaratılmıştır. Ondaki (insandaki) her şeyi dünya üzerinedir ve mücadele vereceği ortama, yani genel bütünsel yapıya uyumu olarak anlaşılmalıdır” (s. 39-40).
Hartmann, Nicolai (2003). Ontolojide Yeni Yollar, (çev. Lütfi Yarbaş), İlya Yayınevi, İzmir.
Bir Cevap Yazın