“Proust, felsefenin sunduğu düşünce imgesine karşıt bir düşünce imgesi kurar. Rasyonalist tarzda klasik bir felsefede en temel olan şeye saldırır. Bu felsefenin ön varsayımlarına saldırıdır. Filozof, zihnin zihin olarak, düşünürün düşünür olarak doğruyu istediğini, doğruyu sevdiğini ve arzuladığını, doğal olarak doğruyu aradığını varsayar. Düşünmenin iyi niyetini baştan kabul eder; bütün araştırmasını “önceden planlanmış bir karara” dayandırır. Buradan da felsefenin yöntemi ortaya çıkar: Belirli bir bakış açısına göre gerçeği arayış en doğal ve en kolay arayış gibi görünür; düşüncenin yatkınlığından yüz çevirmesine ve yanlışı doğru olarak almasına neden olan dışsal etkilerin üstesinden gelecek bir yönteme sahip olmak ve arayışın sorumluluğunu üstlenme kararı yeterli gibi sunulur. Araştırmayı gerçekleştirecek ve zihinler arasındaki uzlaşmayı sağlayacak dile getirilmiş gerçekler ya da apaçık anlamlamalar şeklinde düşüncenin düzeni olan bir düzene göre fikirleri keşfetmek ve düzenlemek söz konusudur”(s.90).
Deleuze, Gilles (2016), Proust ve Göstergeler, (çev. Ayşe Meral), ALFA Basım Yayım, İstanbul.
Bir Cevap Yazın