“Kimi yapıtlar vardır. Üzerinde, yüzyıllar boyunca, pek çok söz edilmiştir. Her gelen kuşak, yeni bir görüş, yeni bir duyarlıkla, yeni bir şey eklemiştir bu yapıtların anlamına. Görüş ve duyarlıkların ayrı olmasına karşılık, her yorumda ortak bir taban belirtmiştir. O yapıt, birbirini izleyen kuşaklarca, değişik yollar ve gerekçelerle de olsa, aynı derinlikle yaşanmıştır. İşte Giotto’nun Ölü İsa’ya Ağıt freskosu, bu tür yapıtlar kümesinde yer almaktadır.
Giotto, San Francesco’nun yaşamını anlatırken, onu, herkes gibi insan olan bir insan gibi görmüştür. Oysa İsa’yı ne denli insan olarak görürse görsün, toplumun ona tanıdığı aşkın değeri görmezlikten gelemezdi, çünkü sanatçı, çağının koşullarından dışarı çıkamaz, özellikle Ortaçağda, toplumun bütün gösterilerinin dinsel inanç tarafından belirlendiği bir dönemde, böyle bir koşullanma kaçınılmaz olmaktan başka, doğaldır da. Hem sanatçı, yaşadığı dönemin özelliklerini, belirli bir toplum boyutu içinde, temel ilke ve yönelimleriyle yansıttığı sürece tüm insanlığın malı olabilir.” (s. 86-87)
Cömert, Bedrettin (2007). Giotto’nun Sanatı, De Ki Yayınları, Ankara.
Bir Cevap Yazın