“Bu yeryüzünde hayat boyu bize eşlik etmesi için tabiat bize iki daimon armağan etmiştir. Bunlardan munis ve çekici olan ilki, neşeli oyunlarıyla zahmetli meşakkatli olan yolculuğumuzu kısaltır; bizim için zorunluluğun zincirlerini/prangalarını hafifletir, neşeyle ve sevinçle bizi en tehlikeli yerlere götürür, orada biz saf ruhlar gibi hareket eder, ve hakikat bilgisiyle ve vazife ifasıyla maddi olan her şeyi üzerimizden sıyırıp atarız. O bizi burada bırakır, çünkü onun alanı sadece duyu dünyasıdır ve onun dünyevi kanatları bizi daha öteye taşıyamaz. Fakat tam bu anda sahneye sessiz ve vakur olan ikini refakatçi çıkar, ve onun güçlü kanatları bizi başımızı döndürüp sersemletmiş olan büyük yarın ötesine taşır.
Bu daimonların ilkinde güzel[lik] duygumuz, diğerinde ise yücelik duygumuz görülebilir. Hiç kuşku yok, güzelin kendisi özgürlüğün bir dışa vurumudur. Bu bizi tabiatın gücünün üzerine yükselten ve bizi her türlü maddi tesirden bağımsız kılan türden özgürlük değildir, fakat sadece idrak ettiğimiz bir özgürlüktür. Güzelin karşısında kendimizi özgür hissederiz, çünkü maddi-hissi dürtülerimiz aklın yasalarıyla uyum içerisindedir. Yüce olanın karşısında kendimizi özgür hissederiz, çünkü maddi-hissi dürtülerimizin aklın hükümranlık alanı üzerinde etkisi yoktur, çünkü o zaman bizim içerimizde, sanki kendisininkinin dışında mutlak anlamda başka hiçbir yasaya tabi değilmiş [sınırlı değilmişiz] gibi hareket eden saf ruhtur” (s. 46-47).
Schiller, Friedrich (2010). Bir Eğitim Ülküsü Olarak Ruh Yüceliği, (çev. Ahmet Aydoğan), Say Yayınları, İstanbulç
Bir Cevap Yazın